Nemâzın farzı oniki olup,
yedisi dışındadır. Ya’nî, nemâza başlamadan öncedir. Bunlara (Nemâzın şartları) da denir ki, şunlardır: Hadesden tahâret, necâsetden tahâret, setr-i avret,
istikbâl-i kıble, vakt, niyyet, tahrîme tekbîri. Her şeyin vücûdü,
ya’nî var olması, bir işin yapılmasına bağlıdır. Bu bağlılık, beş dürlü olur:
İş, bu şeyin mâhiyyetinin içinde ise, onun bir parçası ise, bu işe, (Rükn) denir. Dışında ise, bu şeye te’sîr
ediyorsa, (İllet) denir. Nikâh,
evlenmenin illetidir. Te’sîr etmiyorsa, işin yapılması, bu şeyin vücûdünü îcâb
ediyorsa, (Sebeb) denir. Vakt, nemâzın
sebebidir. Îcâb etmiyorsa, işin yapılmaması ile, o şey de yok olursa, (Şart) denir. Yok olmazsa, (Alâmet) denir. Ezân, nemâzın alâmetidir. Nemâzın
farzlarından beşi, nemâzın içindedir. Bu beş farzdan her birine (Rükn) de
denir. [Ba’zı âlimler, tahrîme tekbîrinin, nemâzın içinde olduğunu
söylemişlerdir. Bunlara göre, nemâzın şartları da, rüknleri de, altı
olmakdadır.]
1 - Abdestsiz olanın abdest
almasıdır.
2 - Cünüb olanın, gusl
etmesidir.
Vüdû, abdest; teveddî, abdest almak; gasl, birşeyi yıkamak;
igtisâl, gusl abdesti almak; gusl de, gusl abdesti demekdir. Abdesti olmıyana (Muhdis) denir. Gusl abdesti olmıyana (Cünüb) denir.
(Halebî-i sagîr)de buyuruluyor ki,
(Abdestin farzları, sünnetleri,
edebleri ve menhî, ya’nî memnû’ olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu bilerek
zarûretsiz nemâz kılan kâfir olur. Nemâz kılarken abdesti bozulan hanefî, hemen omuzuna selâm verip, nemâzdan çıkar.
Vakt çıkmadan abdest alıp, nemâzını başdan tekrâr kılar. Mâlikî mezhebinde, nemâzı bozulmaz. O anda özr sâhibi
olur).
Hanefî mezhebinde, abdestin farzı dörtdür: Yüzü,
bir kerre yıkamak. Yüz, iki kulak memesi ve saç kesimi ile çene arasıdır. İki
kolu, dirsekleri ile birlikde, bir kerre yıkamak. Başın dörtde bir kısmını mesh
etmek, ya’nî yaş eli başa sürmek. İki ayağı, iki yandaki topuk kemikleri ile
birlikde, bir kerre yıkamakdır. [Şâfi’îde ve mâlikîde niyyet de farzdır.
Niyyet, kalb ile istemekdir. Söylemek farz
değildir. Mâlikîde abdeste başlarken niyyet
şartdır. Kâfirin niyyet etmesi sahîh değildir. Kulak memesi hizâsındaki deri ve
saçlar, hanefîde yüzdendir. Yıkamak farzdır. Mâlikîde
başdandır. Mesh etmesi farz olur. Şâfi’îde yüzü yıkarken niyyet etmek lâzımdır. Su yüze
değmeden önce niyyet ederse, abdesti sahîh olmaz.] Yüz üzerindeki sakalı
yıkamak farzdır. Sarkan sakalı, diğer üç
mezhebde yıkamak farzdır. Şî’îler, ayaklarını
yıkamıyor, çıplak ayak üzerine mesh ediyorlar.
Abdestin sünnetleri onsekizdir:
1
- Halâya girerken ve abdeste başlarken, Besmele çekmek. Tenhâ yer
bulamıyan, sıkışınca
başkaları yanında örtünerek, abdest bozabilir.
2
- Elleri,
bilekleri ile beraber, üç kerre yıkamak.
3
- Ağzı,
ayrı ayrı su ile, üç kerre yıkamak. Buna (Mazmaza) denir.
4
- Burnu,
ayrı ayrı su ile, üç kerre yıkamak. Buna (İstinşâk)
denir.
5
- Kaşların,
sakalın, bıyığın altındaki görünmiyen deriyi ıslatmak sünnetdir,
farz değildir. Bunların üzerini yıkamak farzdır. Kıllar seyrek olup altlarındaki deri
görünüyorsa, deriyi yıkamak, ya’nî ıslatmak farz
olur.
6
- Yüzünü
yıkarken, iki kaşın altını ıslatmak.
7
- Sakalın
sarkan kısmını mesh etmekdir. Bunu yıkamak hanefîde
farz değildir. Şâfi’îde
çene altındaki deriyi yıkamak farzdır.
8
- Sakalın,
sarkan kısmının içine, sağ elin yaş parmaklarını, tarak gibi sokmak [tahlîl
etmek].
9
- Dişleri,
birşey ile oğmak, temizlemek.
10 - Başın her tarafını,
bir kerre mesh etmek.
11 - İki kulağı, bir kerre
mesh etmek. Kulakla yanak arasını yıkamak farzdır.
12 - Enseyi, üçer bitişik
parmaklarla, bir kerre mesh etmek.
Son üçünü birlikde yapmak için, iki el ıslatılıp, iki elde
de, üç bitişik ince parmak birbirine yapışdırılıp, iç tarafları, başın önünde,
saçların başlangıcına konmak üzere iki el başa konur. İki elin bu üç parmağının
uçları, birbirine dokunmalıdır. Baş ve şehâdet parmakları ve avuç içleri havada
olup, başa dokunmaz. İki el, arkaya doğru çekilerek, üçer parmak, başı mesh
eder. Eller, arkadaki saç kenârına gidince, üçer parmak, başdan ayrılıp, iki
elin avuç içleri, kafanın yan tarafındaki saçlar üzerine yapışdırılıp, arkadan
öne çekilerek, başın yan tarafları mesh edilir. Sonra şehâdet parmakları
kulakların iç tarafına ve baş parmakların iç yüzü, kulak arkasına konup,
kulaklar yukarıdan aşağı mesh edilir. Sonra, diğer üç parmakların dış yüzleri
enseye konup, ensenin ortasından, iki tarafına doğru çekilerek mesh edilir.
[Başı bu şeklde mesh etmek, Mâlikî mezhebinde farzdır.]
13 - El ve ayak parmaklarının arasını tahlîl
etmekdir. Ayak parmaklarını tahlîl için, sol elin küçük parmağı sağ ayağın
küçük parmağından ve sonra, sol ayağın büyük parmağından başlıyarak, ayak
parmakları arasına, sıra ile, alt tarafdan sokulur.
14 -Yıkanacak yerleri, üç kerre yıkamakdır. Her
birinde, uzvun her yeri ıslanmalıdır. Üç kerre su dökmek değil, üç kerre tam
yıkamak sünnetdir. Üçden fazla yıkamak mekrûhdur. Üçü sayarken şaşırırsa, üç yapar. Fazla
oldu ise, mekrûh olmaz.
15 - Hanefîde, yüzü yıkayacağı zemân, kalb ile niyyet
etmek sünnetdir. [Ağız ile de niyyet etmek, kalb ile
yapılmış olan niyyeti tekrâr etmek olur ki, bid’at
olur. Ağız ile de niyyet etmeğe sünnetdir, müstehabdır veyâ bid’atdir
denildiği (İbni Âbidîn)de yazılıdır. Sünnetdir veyâ bid’atdir
denilen bir şeyi yapmamak lâzım olduğu, (Berîka),
(Hadîka)da ve (İbni Âbidîn)de
bildirilmekdedir. Bunun için, ağız ile de niyyet etmemelidir. Her ibâdet
yapılırken niyyet etmek farzdır ve sonra
inşâ-Allah demek câizdir. Yalnız yemîn, tilâvet [Kur’ân-ı
kerîm okumak], zikr ve ezân için ve bir ibâdetin parçası yapılırken,
meselâ abdest ve gusl için ayrı ayrı niyyet şart değildir.]
16 - Tertîbdir. Ya’nî, sıra
ile iki eli, ağzı, burnu, yüzü, kolları, başı, kulakları, enseyi ve ayakları
yıkamak ve mesh etmekdir. Tertîb şâfi’îde farzdır.
17 - Delk, yıkanan yerleri
oğmakdır. Delk ve muvâlât mâlikîde farzdır.
18 - Müvâlât, her uzvu,
birbiri arkasından yıkayıp ara vermemekdir.
Abdestin edebleri: Edeb, burada yapılması
sevâb olup, yapılmazsa hiç günâh olmayan şeyler demekdir. Hâlbuki, sünneti yapmak sevâb olup, yapmamak, tenzîhî mekrûhdur. Edeblere, mendûb ve müstehab da denir. Abdestin edeblerinden, (Halebî-yi sagîr)de bildirilenler şunlardır:
1 - Abdesti, nemâz vakti
girmeden önce almakdır. Özr sâhiblerinin, vakt girdikden sonra alması lâzımdır.
2
- Halâda
tahâretlenirken, kıbleyi sağ veyâ sol tarafa almakdır. Abdest bozarken, kıbleye
önünü ve arkasını dönmek tahrîmen mekrûhdur.
Ayakları açıp çömelmek edebdir.
3 - Necâset bulaşmamış ise, su ile tahâretlenmek
edebdir. Necâset, dirhem mikdârından [ya’nî bir miskalden, dört gram ve seksen
santigramdan] az ise, yıkamak
sünnetdir.
Dirhem mikdârı bulaşmış ise, yıkamak vâcib,
fazlasını yıkamak farzdır. Yıkamakda aded
yokdur.
Temizleninceye kadar yıkamalıdır. Sol elin, bir veyâ iki veyâ üç parmağının içi
ile yıkanır.
4
- Tahâretlendikden sonra, bez ile kurulanmakdır. Bez yok ise, el ile
kurulamalıdır.
5
- Tahâretlendikden
sonra, avret mahallini, hemen örtmekdir. Tenhâda lüzûmsuz açmak, edebi bozar.
6
-
Başkasından yardım istemeyip, abdesti kendisi almakdır. İstemeden su döken
olursa, câizdir.
7
- Kıbleye
karşı, abdest almakdır.
8
- Abdest
alırken konuşmamakdır.
9
- Her uzvu
yıkarken, kelime-i şehâdet okumakdır.
10 - Abdest düâlarını
okumakdır.
11 - Ağzına sağ el ile su
vermekdir.
12 - Burnuna sağ el ile su
vermek, sol el ile temizlemekdir.
13 - Ağzı yıkarken, dişleri
(Misvâk) ile temizlemekdir. Sağ el
parmakları uzatılıp, baş parmakla küçük parmak misvâkın altından, diğer üç
parmak da üstünden tutarak, üç kerre sağ,
üç kerre de sol yandaki dişler üzerine hafîfce sürülür. Kuvvetle sürmemeli, dişleri
bozar. Hafîf sürülünce dişleri ve diş etlerini kuvvetlendirir. Misvâk,
Arabistânda bulunan Erâk ağacının dalından, bir karış uzunlukda kesilen
parçadır. Erâk dalı bulunmazsa, zeytin veyâ başka dallardan da olabilir. Nar
dalı olmaz. Çünki acıdır. Yinilen ve içilen şeyler acı olmamalıdır. Misvâk
bulunmazsa, fırça da kullanılabilir. Bu da yoksa, sağ elin baş parmağını sağ
yandaki dişler üzerine, ikinci küçük parmağını sol dişler üzerine üç kerre
sürerek temizlemelidir. Birinin misvâkini, tarağını, bunun izni ile, başkasının
kullanması şer’an mekrûh değildir. Tab’an mekrûhdur. Sigara içmek de şer’an değil, tab’an mekrûhdur.
14 - Ağzı yıkarken, oruclu
değilse, ağzı çalkalamakdır. Buğazında hafîf gargara yapmak abdestde de, guslde
de sünnetdir. Oruclu iken mekrûhdur.
15 - Burnu yıkarken, suyu
kemiğe yakın çekmekdir.
16 - Kulağı mesh ederken
birer parmağı, kulak deliğine sokmakdır.
17 - Ayak parmaklarının
aralarını tahlîl ederken, sol elin küçük parmağı ile ve alt taraflarından
tahlîl etmekdir.
18 - Elleri yıkarken, geniş yüzüğü yerinden oynatmakdır. Dar, sıkı yüzüğü
oynatmak ise lâzım olup, farzdır.
19 - Su bol ise de, isrâf
etmemekdir.
20 - Suyu, yağ sürer gibi
az kullanmamakdır. Üç def’ada da, yıkanan yerden en az iki damla su
damlamalıdır.
21 - Abdest aldığı kabı
dolu bırakmakdır. İbriğin ağzını kıbleye karşı durdurmalıdır. Yolcu, kıble
cihetini, ibriğin ağzına bakarak kolayca anlar.
22 - Abdest bitince veyâ ortasında
(Allahümmec’alnî minettevvâbîn...) düâsını okumakdır.
23 - Abdestden sonra (Sübhâ), ya’nî iki rek’at nemâz kılmakdır.
24 - Abdestli iken, abdest
almakdır. Ya’nî nemâz kıldıkdan sonra, abdestli iken, yeni nemâz için, bir dahâ
abdest almakdır.
25 - Yüzü yıkarken, göz
pınarını, çapakları temizlemekdir.
26 - Yüzü, kolları,
ayakları yıkarken, farz olan yerlerden biraz
fazlasını yıkamak. Kolları yıkarken, avuca su doldurmalı, bunu dirseğe doğru
akıtmalıdır.
27 - Abdest alırken,
kullanılan sudan, elbiseye, üste, başa sıçratmamakdır.
28 - İbni Âbidîn, abdesti
bozanlarda diyor ki, (Kendi mezhebinde mekrûh
olmıyan birşey, başka mezhebde farz ise, bunu
yapmak müstehabdır). İmâm-ı Rabbânî, 286. cı
mektûbda diyor ki, (Mâlikîde, abdest a’zâsını
uğmak farz olduğu için, muhakkak uğmalıdır).
İbni Âbidîn, ric’î talâkı anlatırken diyor ki, (Hanefî
mezhebinde olanın, mâlikî mezhebini
taklîd etmesi evlâdır. Çünki, İmâm-ı mâlik,
İmâm-ı a’zamın talebesi gibidir).
Abdest alırken, yapılması menhî, ya’nî yasak olanlar,
onikidir. Bunları yapmak harâm veyâ mekrûhdur ki, şunlardır:
1 - Halâda, kırda abdest bozarken, kıbleyi öne, arkaya
getirmemelidir.
Kıbleye ve mıshafa karşı ayak uzatmak da, mekrûhdur. Mıshaf yüksekde ise, mekrûh olmaz. Ayrı bir şeye sarılı mıshaf, mıska ile
halâya girilebilir.
2
-
Tahâretlenmek için, biri yanında avret yerini açmak harâmdır.
3
- Sağ el
ile tahâretlenmemelidir.
4
- Su
olmadığı zemân, gıdâ maddesi ile, gübre ile, kemik ile, hayvan gıdâsı ile, kömür ile ve başkasının malı ile, saksı, kiremit
parçası ile, kamış ile ve yaprak ile ve bez ile, kâğıd ile tahâretlenmek
mekrûhdur.
5
- Abdest
alınan havuza tükürmemeli ve sümkürmemelidir.
6
- Abdest
a’zâsını, hudûdundan pek aşırı veyâ eksik olarak yıkamamalı ve üçden az veyâ
çok yıkamamalıdır.
7
- Abdest
a’zâsını, tahâretde kuruladığı bez ile kurulamamalıdır.
8
- Yüzü
yıkarken, suyu yüze çarpmamalı, alın üstünden dökmelidir.
9
- Suya
üflememelidir.
10 - Ağzı ve gözleri sıkı kapamamalıdır. Dudağın
görünen kısmında ve göz kapağında ıslanmadık az bir yer kalırsa, abdest kabûl
olmaz.
11 - Sağ el ile
sümkürmemelidir.
12 - Baş, kulaklar veyâ
enseden birini, her def’asında eli ayrı ayrı ıslatarak, birden fazla mesh
etmemelidir. Her def’asında ıslatmadan tekrârlanabilir.
Tenbîh: Zarûret, mecbûriyyet
olmadıkca aşağıdaki onbir şeye ri’âyet etmelidir:
1- İki eli çolak olan, tahâretlenemez. Kolları toprağa,
yüzünü dıvara sürerek teyemmüm eder. Yüzünde de yara varsa, nemâzı abdestsiz
kılar, terk etmez.
2
- Hasta
olana, zevcesi, câriyesi, çocukları, kardeşleri abdest aldırır.
3
- Taş ve
benzerleri ile tahâretlenmek, su yerine geçer.
4
- Deli olan
veyâ bayılan kimse, yirmidört sâatde ayılamazsa, iyi olunca, nemâzlarını kazâ
etmez. İçki, afyon, ilâc ile aklı giden, her nemâzı kazâ eder. Yatarak başı ile
îmâ edemiyecek kadar ağır hastalığı yirmidört sâatden çok devâm eden kimseden,
aklı başında olsa bile, nemâz sâkıt olur.
5
- Halâya
husûsî şalvar ile ve başı örtülü girmek müstehabdır.
6
- Halâya
girerken elinde, Allahü teâlânın ismi ve Kur’ân-ı kerîm
yazılı bir şey bulunmamalıdır. Birşeye sarılmış veyâ cebde olmalıdır. Mıska
böyledir.
7
- Halâya
sol ayakla girip, sağ ayakla çıkmalıdır.
8
- Halâda
avret yerini, çömelince açmalı, konuşmamalıdır.
9
- Avret
yerine ve necâsete bakmamalı, halâya tükürmemelidir.
10 - Halâda birşey
yimemeli, içmemeli, şarkı söylememeli, ıslık çalmamalı, [sigara içmemeli],
sakız çiğnememelidir.
11 - Hiçbir suya, câmi’
dıvarına, kabristâna ve yola abdest bozmamalıdır.
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER: (Halebî) kitâbında diyor ki, (Hanefî mezhebinde yedi şey, abdesti bozar: Birincisi,
önden ve arkadan çıkan şeyler, meselâ yellenmek, abdesti bozar. Yalnız, erkeğin
ve kadının önünden çıkan yel, abdesti bozmaz. Bu, az kimsede olur. Ağızdan,
kulakdan ve derideki yaradan çıkan kurdlar, boz-
maz.
İhtikan, ya’nî lâvman âletinin ucu ve insan parmağı, arkadan sokup çıkarılınca,
etrâfı yaş ise bozar. Kuru ise, yine abdesti tâzelemek iyi olur. Bir parçası
sokulup, bir parçası dışarda kalan herşey de, böyledir. Birşeyin hepsi girip
çıkarsa, abdesti de, orucu da bozar. Bâsur memesi çıkan, eli ile veyâ bez gibi
birşey ile sokarsa, abdesti bozulur.
Erkek, idrâr yoluna yağ sokup, sonra dışarı akarsa, İmâm-ı
a’zama göre bozulmaz. Kadın, vajinal lâvaj yapınca, çıkan sıvı, abdesti bozar.
Erkek, idrâr kaçırmamak için, idrar
yoluna nebâtî pamuk koyması câizdir. Sızdığında vesvese, şübhe ederse, koyması müstehab olur. Sızmağa mâni’ olursa, koyması vâcib olur. Sun’î pamuk kullanmamalıdır. Pamuğun
dışarda kalan kısmı ıslanmadıkca, abdesti bozulmaz. Pamuk, kuru olarak çıkarsa,
yine bozulmaz. Kadınların önlerine sokduğu, kürsüf denilen bez de böyledir.
Fekat sokmayıp, aralığa koyarsa, iç tarafı ıslanınca, bozulur. Pamuğun hepsi
girmişse, yaş olarak çıkınca, bozar. Arkaya sokulup, gayb olan nebâtî pamuk,
kuru çıkınca da bozar. Bâkire kızların yalnız hayz zemânında, evli ve dul
olanların ise, her zemân kürsüf kullanmaları müstehabdır.
İstincâdan sonra, çamaşırında leke olanlar, iki kaba eti arasına uzunca pamuk
koyarak, mak’adı örtmeli, abdest alacağı zemân pamuğa bakıp, temiz ise tekrâr
yerine koymalı, kirlenmiş ise, değişdirmelidir.
İdrâr kaçıran, çamaşırının kirlenmemesine çok dikkat
etmelidir. Kenâr uzunluğu onbeş santimetre kadar murabba’ [kare] şeklinde bir
bezin bir köşesine elli santimetre kadar ip bağlanır. İpin diğer ucu halka
yapılıp, dona takılı olan çengelli iğneye geçirilir. Bez zekerin ucuna sarılır.
Kenârları üzerine ipi sarılıp, ilmik yapılır. İdrâr, fazla sızıyorsa, bezin
içine pamuk konur. İdrâr kaçırınca, yaş pamuk atılır. Beze de bulaşmış ise,
ipin ucundan çekilir, ilmik açılır. Bez yerinden çıkar. İpin diğer ucu, iğneden
çıkarılıp, bez yıkanıp ve kurutulup, tekrâr kullanmak için saklanır. Bir bez,
bağı ile birlikde aylarca kullanılabilir. İhtiyârlarda zeker küçülüp, ucuna bez
sarılamıyor. Bunlar, küçük bir naylon torbaya bez koyup, zekeri ve husyeleri
torbaya sokar. Ağzını bir ip ile bağlar. İdrâr yapacağı zemân, ipi çözer.
İçindekileri çıkarır. Bez ıslanmış ise değişdirir. Böyle temizlik yapan,
prostat hastalığına yakalanmaz. 158. ci sahîfeye bakınız!
Abdesti bozanların ikincisi, ağızdan çıkan necs şeylerdir.
Bunlardan kay ve katı kan, kan, safra,
mi’deden gelen yemek, su, ağız dolusu olunca, abdesti bozarlar. Hepsi kaba necsdirler.
Süt emen çocuğun kusduğu şey de, kaba necsdir. Balgam kusmak bozmaz. Başdan
gelen sıvı kanı kusunca, tükrükden az ise bozmaz. Ağzın içi, abdestin
bozulmasında, iç organ sayılır. Orucun bozulmasında, bedenin dışı sayılır.
Bunun için, dişden ve ağızdaki yaradan çıkıp ağızdan dışarı çıkmıyan kan
abdesti bozmaz. Ağızdan dışarı çıkınca, tükrükden çoksa bozar. Başdan gelen
katı kan, çok olsa dahî bozmaz. Mi’deden,
ciğerden gelen kan sıvı ise, Şeyhayna göre “rahmetullahi aleyhimâ”, az
olsa dahî abdesti bozar. Kulağa damlatılan yağ, kulakdan veyâ burundan çıkınca
bozmaz. Ağızdan çıkarsa bozar. Buruna çekilen şey, burundan, günlerce sonra da,
geri gelirse bozmaz.
Üçüncüsü, deriden çıkan kan, cerâhat, sarı su, ağrılı çıkan
renksiz su, hanefîde bozar. Bunların, mâlikîde ve şâfi’îde
abdesti bozmadıkları, fârisî (Menâhic-ül-ibâd) kitâbında
yazılıdır. Çiçek hastasından ve herhangi bir çıbandan, kulakdan, burundan,
yaradan çıkan kan, sarı su ve elem ile, ağrı ile akan renksiz su, gusl
abdestinde yıkanması lâzım olan yere yayılırsa bozar. Meselâ, burundan gelen
kan, kemikleri geçerse, kulakdan gelen, kulak deliğinden çıkarsa bozar.
Çıbandaki, yaradaki kanı, sarı suyu pamukla emerse bozar. Bunlardan elemsiz,
ağrısız olarak çıkan, akan renksiz su bozmaz [Tahtâvî].
Birşeyi ısırınca, o şey üzerinde kan görürse, bozulmaz. Misvâk,
kürdan üzerinde kan görünce, ağzına bulaşmadı ise, bozulmaz. Ya’nî oraya
parmağını koyunca, parmağında kan görürse bozulur. Gözü ağrıyan kimseden, hep
yaş akarsa, özr sâhibi olur. Ağrı olmadan, herhangi bir sebeble ağ-
lamakla
ve soğan, duman, gazlar te’sîri ile, göz yaşı akınca bozmaz. Şâfi’îde ikisi de bozmaz. Kadın, çocuğunu emzirince
bozmaz. Çok da olsa, terlemekle bozulmaz. Kulak, göbek, memeden ağrı, hastalık
ile gelen sıvı bozar. Sülük, çok kan emerse, bozar. Sinek, sivrisinek, pire,
tahta biti gibi haşereler, çok emseler de bozulmaz. Az olup yayılmıyan derideki
kan ve ağızda hâsıl olup, ağız dolusu olmıyan kan ve dışarı çıkan az kay,
abdesti bozmadıkları için, necs değildirler.
Abdesti bozanların dördüncüsü, uyumak, dört mezhebde de
bozar. Hanefîde, mak’adın gevşek olacağı bir
hâlde, meselâ yan veyâ sırt üstü yatarak veyâ dirseğine yâhud birşeye dayanıp
uyumakdır. Dayandığı şey çekilince düşmezse, bozulmaz. Nemâzda uyumak, dizleri
dikip, başını dizlerine koyarak, diz çökerek, bağdaş kurarak, teverrük ederek
uyursa, bozulmaz. Teverrük, kadınların nemâzda oturdukları gibi oturmakdır. Bir
dizini dikip, diğer uyluğu üzerine oturup uyursa bozulur. Çıplak hayvan üstünde
uyursa, hayvan yokuş çıkıyor veyâ düz yerde gidiyorsa, bozulmaz. Palan ve eğer
üzerinde uyursa hiç bozulmaz.
Beşincisi, bayılmak ve deli olmakla ve sar’a tutmakla
bozulur. Yürürken sallanacak kadar serhoş olmak da bozar.
Altıncısı, rükü’ ve secdeleri olan nemâzda kahkaha ile
gülmek, abdesti de bozar. Çocuğun bozulmaz. Nemâzda tebessüm, nemâzı da,
abdesti de bozmaz. Yanındakiler işitirse, kahkaha denir. Kendi de işitmezse,
tebessüm denir. Yalnız kendi işitirse (Dahk) denir.
Dahk, yalnız nemâzı bozar.
Yedincisi, (Mübâşeret-i fâhişe) ya’nî
çıplak olarak, (Sev’eteyn)i, ya’nî
çirkin yerlerini sürtünmek, erkeğin de, kadının da abdestini bozar). Kadının
derisine şehvet ile dokunmak, hanefîde abdesti
bozmaz.
Saç, sakal, bıyık, tırnak kesmek abdesti bozmaz. Kesilen
yerleri yıkamak lâzım olmaz. (Fıkh-i Gîdânî)nin
fârisî şerhinde diyor ki, (Tırnak kesince, abdest bozulmaz. Elleri yıkamak müstehab olur). Yara kabuğunun düşmesi ile de
bozulmaz.
Abdest alırken, deri üzerindeki yarık yıkanır. Su
değdiremezse, mesh eder. Mesh edemezse, terk olunur. Ayağındaki yarığa merhem
sürmüş ise, merhemin üstünü yıkar. Yıkamak yaraya zarar verirse, mesh eder.
Yıkadıkdan sonra merhem düşerse, altı iyi olmuş ise, altını yıkar. İyi olmamış
ise, yıkamaz. [55. ci maddeye bakınız!] İki elinde yarık, yara olup su zarar
verirse teyemmüm eder. Bir eli sağlam ise, bunun ile abdest alır. Eli
dirsekden, ayağı topukdan kesilmiş ise, kesik yeri yıkar.
(Halebî-i kebîr)de diyor ki, (Abdest
aldığını bilip, sonra bozulduğunda şübhe ederse, abdesti var kabûl edilir.
Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şübhe ederse, abdest alması
lâzım olur. Abdest arasında, ba’zı yerini yıkadığında şübhe ederse, orasını
yıkar. Abdest aldıkdan sonra şübhe ederse, yıkamak lâzım değildir. Abdest
aldıkdan sonra, üzerinde yaşlık gören, idrâr mı, su mu şübhe etse, ilk olarak
başına geldi ise, yeniden abdest alır. Birkaç def’a, böyle şübhe etdi ise,
şeytânın vesvesesi olduğu anlaşılır ve abdesti tâzelemez. Vesveseyi önlemek için,
abdest aldıkdan sonra, donuna, peştemalına su serpilmesi (Kimyâ-yı se’âdet)de de yazılıdır. Veyâ nebâtî
pamuk kullanmalıdır. Kab, kacak, elbise, bedenin, suyun, kuyunun, havuzun ve
câhillerin, kâfirlerin hâzırladığı yağ, ekmek, elbise, yemek ve sâirenin pis
olmasında şübhe etse, temiz kabûl edilir.)
Kur’ân-ı kerîmi abdestsiz tutmak harâmdır.
Ezberden okumak câizdir. Yatağa abdestli girmek sünnetdir.
(Şir’at-ül-islâm) şerhinde diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmi yatakda, yatarak ezberden abdestsiz
okumak câizdir ve sevâbdır. Fekat, başını yorgandan dışarı çıkarmalı ve
bacakları bitişdirmelidir.)
Vedî, mezî çıkınca dört mezhebde de abdest bozulur. Hanbelîde gusl abdesti de lâzım olur. (İnâye). Cünüb ve hayzlı olarak câmi’e girmek harâmdır. Abdestsiz girmek mekrûhdur.
(Dürer Gurer). Önden, arkadan çıkarak
abdesti bozanlar, has-
talıkla
çıkar, sızarsa ve abdest almakda, şiddetli soğuk, hastalık, ihtiyârlık gibi
sebeblerle, harac [güçlük] olursa, Mâlikîde
abdest bozulmaz.
(Kitâbürrahme)de diyor ki, (Devâmlı
idrâr kaçırmağa (silis-ül-bevl) denir. Bundan korunmak
için, bir kaba bir fincan nohud ve iki fincan sirke konur. Üç gün sonra, her
gün üç kerre üçer nohud yinir ve birer çay kaşığı sirke içilir. Yâhud,
bir kaşık yüzerlik tohmu ve zencefil ve tarçın ve karabiber, ince toz edilip
karışdırılır. Sabâh aç karna ve yatarken bir çay kaşığı toz, su ile yutulur.)
986 [m. 1578] da yazılmış olan türkçe (Menâfi’
unnâs) da, silis-ül-bevl için muhtelif ilâclar vardır. Bunlardan
biri, iki dirhem günnük, iki dirhem çörek otu, dört dirhem bal ile karışdırıp,
sabâh akşam birer ceviz mikdârı yinir. Günnük, bir ağaç zamkıdır. Sakız
gibidir. Kokusundan belli olur.