| 
                                                         
                                                        
                                                        Se’âdet-i Ebediyye 
                                                        Kitâbında Adı Geçenlerin 
                                                        Hâl Tercemeleri 
                                                        
                                                        
                                                        
                                                        0855 
— ŞEMS-İ TEBRÎZÎ 
“Rahmetullahi Teâlâ Aleyh”: Mevlânâ Muhammed bin Alî, ilk mektebe giderken 
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” aşkından, yimez, içmez olmuşdu. Ebû 
Bekr-i Kermânîden ve Bâbâ Kemâl-i Cündîden de feyz aldı. Bâbâ Kemâlin yanında 
şeyh Fahreddîn-i Irâkî de yetişmekde idi. Şeyh Fahreddîn, her keşf ve hâlini, 
şi’rler hâlinde, Bâbâ Kemâle bildirirdi. Bâbâ Kemâl, Şemseddîne, (Sana bu 
esrârdan ve hakîkatlerden birşey hâsıl olmıyor mu? Neden hiç söylemiyorsun?) 
dedi. (Ondan dahâ çok oluyor. Fekat, ben onun gibi şi’r söyliyemiyorum) dedi. 
Bâbâ Kemâl buyurdu ki, (Allahü teâlâ, sana öyle bir arkadaş ihsân eder ki, o 
senin adına her ma’rifet ve hakîkatleri söyler) buyurdu. [642] de Konyaya geldi. 
Şekerrîzân hânına yerleşdi. Celâleddîn-i Rûmî talebesi ile geçerken 
karşılaşdılar. Celâleddîne Resûlullah ile Bâyezîdin derecelerini sordu. Aldığı 
cevâblardan bayıldı. Birgün, Mevlânâ havz kenârında idi. Yanında kitâblar vardı. 
Şemseddîn gelip, kitâbları sordu. (Sen bunları anlamazsın) dedi. Şemseddîn 
kitâbları suya atdı. Mevlânâ, âh babamın bulunmaz yazıları gitdi, diyerek çok 
üzüldü. Şemseddîn elini uzatıp herbirini aldı. Hiçbiri ıslanmamış görüldü. 
Mevlânâ (Bu nasıl işdir?) dedi. (Bu zevk ve hâldir. Sen anlamazsın) buyurdu. Bir 
kâfir, Allah nerede, kendisi ve bulunduğu yer bilinmeyen şey yok demekdir. O 
hâlde Allah yokdur dedi. Şeyh hazretleri, elindeki kerpiçi kâfirin başına atdı. 
Başı çok acıdı. Seni mahkemeye vereceğim dedi. Ağrıyı ve başının neresinde 
olduğunu göster, sana hak vereyim buyurdu. Kâfir bunları gösteremeyince, Allahın 
var olduğuna inandım deyip, müslimân oldu. 645 [m. 1247] de, bir gece Mevlânâ 
ile otururken, yedi kişi gelip dışarı çağırdılar ve şehîd etdiler. Bunlardan 
biri, Mevlânânın oğlu Alâüddîn Muhammed idi. Kuyuya atdılar. Mevlânânın diğer 
oğlu Behâüddîn Sultân veled rü’yâda görüp çıkardı. Mevlânânın medresesinde defn 
edildi. Sultân Veled 712 de vefât edip, oraya defn edildi. 937, 1085, 1101.  |