69
-
ÜÇÜNCÜ CİLD - 15.MEKTÛB
(İmâm-ı Rabbânî Ahmedî Fârûkî Serhendî)
Bu mektûb, mîr Muhammed
Nu’mâna “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” yazılmış olup, sevgiliden gelen
sıkıntıların, acıların, seven kimseye, Onun ni’metlerinden, tatlılarından dahâ
tatlı olduğunu bildirmekdedir:
Allahü
teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği, sevdiği kimselere selâmlar olsun! Kıymetli
seyyid kardeşim! Dikkatle dinleyiniz! İyi düşünceli olan kardeşlerimizin
derdlerden kurtulmamız için, her çâreye baş vurduklarını, hiçbirinin fâide
vermediğini haber aldım. (Allahü teâlânın yaratdıklarında, gönderdiklerinde
hayr, iyilik vardır) hadîs-i şerîfi meşhûrdur. İnsan olduğumuz için,
başımıza gelenlerden, bir aralık üzülmüşdük. İçimiz sıkılmışdı. Birkaç gün
sonra, Allahü teâlânın lutfü ile, üzüntü ve sıkıntılar gitdi, hiç kalmadı.
Onların yerine sevinc, genişlik geldi ki, bizimle uğraşanlar, Allahü teâlânın
istediğini istemekde ve yapmakdadırlar. Böyle olunca, sıkılmanın, üzülmenin
yersiz olduğu, Allahü teâlâyı seviyorum diyenin böyle olmaması gerekdiği
anlaşıldı. Çünki, sevene, sevgilinin gönderdiği acıların da, Ondan gelen
iyilikler gibi sevgili ve tatlı olması lâzımdır. Sevgilinin iyilikleri tatlı
geldiği gibi, Onun acıtması da tatlı gelmelidir. Hattâ, Ondan gelen acılarda,
tatlılardan dahâ çok lezzet bulmalıdır. Çünki, acılar, sıkıntılar nefse tatlı
gelmez. Nefs, böyle şeyleri istemez. Her bakımdan güzel olan, herşeyi güzel olan
Allahü teâlâ, bir kulunu incitmek dileyince, Onun irâdesi, isteği, bu kula
elbette güzel gelmelidir. Dahâ doğrusu, bundan zevk almalıdır. Bizimle
uğraşanların diledikleri, istedikleri, Allahü teâlânın dilediğine uygun olduğu
için ve bunların dilekleri, O sevgilinin dilediğini gösterdiği için, bunların
diledikleri ve yapdıkları da, elbette güzeldir ve tatlı gelmekdedir. Sevgilinin
işini gösteren bir kimsenin işi de, sevene sevgilinin işi gibi, sevimli ve tatlı
gelir. Bunun için bu kimse de, sevene sevgili olur. Şaşılacak şeydir ki, bu
kimsenin vereceği acılar, sıkıntılar, ne kadar çok olursa, sevenin gözüne o
kadar çok tatlı görünür. Çünki, onun verdiği sıkıntılar, sevgilinin düşman gibi
olduğunu göstermekdedir. Bu yolda aklı gidenlerin işlerine akl ermez. Demek ki,
o kimseye karşılık yapmak, onu kötü bilmek, sevgiliyi sevmeğe uymaz. Çünki, o
kimse, sevgilinin işlerini gösteren bir ayna gibidir. Bizimle uğraşanlar,
incitenler, başkalarından dahâ sevimli görünüyorlar. Kardeşlerimize,
dostlarımıza söyleyiniz! Bizim için üzülmesinler, sıkılmasınlar. Bizi
incitenleri kötü bilmesinler. Onlara kötülük yapmasınlar! Bunların yapdıklarına
sevinseler, yeridir. Evet, düâ etmekle emr olunduk. Allahü teâlâ, düâ edenleri,
Ona boyun bükenleri ve yalvaranları, sızlıyanları sever. Böyle yapmak, Ona tatlı
gelir. Belâların, sıkıntıların gitmesi için düâ ediniz! Afv ve âfiyet için
yalvarınız!
O kimsenin incitmesi,
sevgiliyi düşman gibi göstermekdedir dedim. Evet çünki, sevgilinin düşmanlığı,
düşmanlar içindir. Dostlarına düşmanlığı, görünüşdedir. Bu ise, merhametini,
acımasını bildirmekdedir. Böyle düşman görünmesinin, sevene nice fâideleri
vardır ki, anlatılmakla bitmez. Bundan başka, dostlarına düşmanlık gibi görünen
işler yapması, bunlara inanmıyanları harâb etmekde, onların belâlarına sebeb
olmakdadır. Muhyiddîn-i Arabî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, (Ârifin
niyyeti, maksadı olmaz) buyuruyor. Ya’nî, Allahü teâlâyı tanıyan kimse, belâdan
kurtulmak için birşeye başvurmaz demekdir. Bu sözün ne demek olduğunu iyi
anlamalıdır. Çünki, derd ve belâların, sevgiliden geldiğini, Onun dileği
olduğunu bilmekdedir. Dostun gönderdiği şeyden ayrılmak ister mi ve o şeyin geri
gitmesini özler mi? Evet düâ ederek, gitmesini söyler. Fekat, düâ etmeğe emr
olunduğu için, bu emre uymakdadır. Yoksa, gitmesini hiç istemez. Ondan gelen
herşeyi de sever, hepsi kendine tatlı gelir. Doğru yolda bulunanlara, Allahü
teâlâ selâmet versin! Âmîn.
(Miftâh-un-necât)
da yazılı hadîs-i
şerîfde, (Bir kimse, mü’minler için, hergün yirmibeş kerre, istigfâr okursa,
Allahü teâlâ, bu kimsenin kalbinden gıl ve hasedi çıkarır. İsmi, Ebdâl ismleri
arasına yazılır. Ona, bütün mü’minler adedince, sevâb yazılır. Kıyâmet günü,
bütün mü’minler: Yâ Rabbî, bu kulun bizim için, istigfâr okurdu. Sen de onu afv
eyle! derler) buyuruldu. Gıl, hîyle demekdir. Ebdâl, Evliyâdan bir sınıfın
ismidir. Hergün (Allahümmagfir lî ve li-vâlideyye ve lil-mü’minîne vel-mü’minât
vel-müslimîne vel-müslimât el-ahyâ-i minhüm vel-emvât bi-rahmetike yâ
Erhamerrâhimîn) okumalıdır. Bu düâ, (Kitâbüssalât) kitâbımızda da
yazılıdır.
|