| 
 
36 -  
İSLÂMİYYETDE TALÂK 
TENBÎH 
- 
Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehr idi 
dese, kadın ise, hediyye idi dese, yinecek şeyler hediyye olur. Başka şeyler, 
mehr olur. Kızın babasının veyâ akrabâsının, nikâha veyâ kızı vermeğe râzı 
olmaları için dâmâddan istedikleri para veyâ mal, rüşvet olur. Dâmâd, 
verdiklerini düğünden sonra, onlardan geri alabilir. Kendiliğinden düğün masrafı 
verirse, câiz olur. Verdiği, kız için sarf edilir. Bir kimse, kızına düğünlük 
verdiğini geri alamaz. 
Evlenmek 
istiyen bir erkeğin, nikâhın ehemmiyyetini, nasıl yapılacağını, alacağı kızı 
seçerken nelere dikkat etmek lâzım olduğunu ve zevcesine, çocuklarına ve 
akrabâsına karşı vazîfelerini, önceden öğrenmesi lâzımdır. Bunları öğrenmek 
için, Muhammed bin Kutbüddîn İznîkînin (Mürşid-ül-müteehhilîn) ve (Mürşid-ün-nisâ) 
kitâblarını okuması çok fâidelidir. 
Zevceye karşı 
iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine, akla uymıyan sözlerine 
ve işlerine sabr etmelidir. Onunla tatlı konuşmalı. Onun seviyyesine ve aklına 
uymalıdır. Onunla şakalaşmalı, oynamalıdır. Yimede, giyinmede, gücü yetdiği 
kadar eli açık olmalıdır. Dinde, müslimânlıkda, kadınların bilmesi farz olan 
şeyleri, elbette öğretmeli, islâmiyyete uyan, doğru din adamlarının yazmış 
olduğu ilmihâl kitâbı alıp, okutmalıdır. Çok zevcesi olan, aralarında adâlet, 
eşitlik yapmalıdır. Bunların hepsi sünnetdir. Zevcenin giyinmesinde, evden 
dışarı çıkmasında, çok sıkı davranmamalı ve başı boş da bırakmamalıdır. Kendini 
ve zevcesini şübheye, iftirâya düşürecek hâllerden sakınmağa çok önem 
vermelidir. Zevceyi, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli, 
yabancıları görmesine mâni’ olmalıdır. Ev işleri ile vakt geçirmesi, onun zevkı 
olmalıdır. Ona sert davranmamalıdır. Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir 
zemân boşamak, ayrılmak lâfını ağza almamalı, bir def’a dahâ evlenmek lâfı 
etmemelidir. 
  
Hayâlin 
önümde, parlak ay gibi, zulmeti gideren mehtâba benzer, 
bu âlem görünür bir serây gibi, ışık olmayınca, zindâna benzer! 
  
Bu sesler 
yabancı, özler yabancı, bakışlar yabancı, gözler yabancı; 
dudaklar gülse de, ma’nâ yabancı, gördüğüm rü’yâlar, bir zanna benzer! 
  
Güllerin 
başkadır, ateşin başka, aşkınla tutuşan, bülbülün başka; 
şu elin 
güzeli değmiyor aşka, bir güzel görmedim, cânâna benzer! 
  
Bakdıkca yakından güneş yüzüne, dahâ çok inandım tatlı sözüne, 
şifâsın, 
rûhumun üzüntüsüne, sohbetin her derde dermâna benzer! 
  
Ayrılık 
yakıyor gece ve gündüz, geceden karanlık oluyor gündüz, 
bu yıl da gurbetde geçen ömrümüz, cefâsı bitmiyen, devrâna benzer! 
                                                |