SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü
 Sosyal güvenlik; gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık, malullük, yaşlılık, ölüm, işsizlik) karşısında gelir ve sağlık güvencesi sağlama görevini yerine getiren uygulamalar topluluğudur.
***********
Sosyal Güvenlik Dergisi- 2012/1    sayfa:41-55
* Prof. Dr. Abdurrahman AYHAN
Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
aayhan@mu.edu.tr
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, toplumda sosyal güvenlik sistemlerinin amaçlarını ve işlevlerini açıklamaktadır. Sosyal
güvenlik sistemlerinin temel amacı, gelir azalışı ve/veya harcama artışı yaratan sosyal risklere karşı
vatandaşları korumaktır. Sosyal güvenlik sistemleri, Sanayi Devriminin neden olduğu oldukça önemli
ekonomik, sosyal ve politik değişimler sonucu ortaya çıkmıştır. Sonraki süreçlerde ise, sistemlerin kapsamı
kişi ve koruma sağlanan riskler açısından gelişmiştir. Genel olarak sosyal güvenlik hizmetleri, sosyal sigorta
ile sosyal yardım ve hizmetler olmak üzere iki kanaldan sağlanır. Sosyal koruma açısından hangi kanal
seçilirse seçilsin, çağdaş sosyal güvenlik sistemleri için önemli olan unsurlar, evrensellik ve gelirin yeniden
dağılımı ile ortaya çıkan sosyal adaletin sağlanmasıdır.
Anahtar kelimeler: Sosyal güvenlik, sosyal koruma, sosyal sigorta, sosyal yardım ve hizmetler, sosyal
adalet
ABSTRACT
This study is aimed at clarifying aims and functions of social security systems in society. The main aim
of social security systems is protect to citizens against social risks which create income decay and/or expenditure
growth. Social security systems emerged as results of tremendous economic, social and political
changes created by Industrial Revolution. At a subsequent process, social security systems were developed
in terms of scope (personal and risks) covered by systems.In general terms, social security services provided
via two main channels: Social insurance and social assistance and services.Whatever channel selects
to provide social protection, the most important elements for contemporary social security systems are
universalism and social justice created by redistribution of income.
Key Words: Social security, social protection, social insurance, social assistance and services, social justice
 I- SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI
Modern insanın endüstriyi sınırsız geliştirme isteği, çalışanların
karşı karşıya bulunduğu mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik nitelikteki
risklerin şiddetini arttırmış ve zamanla yeni bir takım sosyal
risklerin ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Bu arada çalışanların
karşılaştığı risklerin etkisini ortadan kaldırmak ya da azaltmakla ilgili
dağınık ve sınırlı tedbirlerin yetersiz kalması, devleti halkın tamamını
her zaman güvence altına alacak bir sistemi arayış içine sokmuştur.
A- Sosyal Güvenlik Fikri ve Tarihsel Gelişimi
Ekim 1929 Ekonomik Krizi ile Amerikada işsizliğin büyük boyutlara
ulaşması halkı sefaletle karşı karşıya bırakmış; önceki dönemlerde,
sosyal sigorta uygulamaları ile halkın bir takım sosyal risklere karşı
yeteri kadar korunamaması, 1932 yılında, dönemin Devlet Başkanı Roosevelt
tarafından Refah Devleti Doktirinin (Le Doctrine Du Welfare
Stute) ileri sürülmesine neden olmuştur.
Roosevelt doktrinin de, sosyo-ekonomik sorunların çözümü ve refah
devleti hedef alınmış ve bu düşünce New Deal planı ile gerçekleştirilmek
istenmiştir. Bu amaçla 16 Haziran 1933 tarihli Ulusal Endüstri
Düzeltme Kampı National Industrial Recovery Act ile 14 Ağustos
1935 tarihli Sosyal Güvenlik Kanunu (Social Security Act) yürürlüğe
konmuştur. Böylece sosyal güvenlik, dünyada ilk kez yeni bir kavram
olarak ortaya çıkmıştır ve pozitif hukuka girmesi sağlanmıştır.
Daha sonra bu kavram, 1941 yılında İngilterede Lord Beveridge
başkanlığında sosyal riskleri garanti altına almak amacıyla çalışan Bakanlıklararası
Komisyon tarafından hazırlanan Beveridge Planı” ile
gerçek anlamını bulmuştur. Planın temel amacı; devletin bütün fertlerine
asgari bir gelir sağlaması ve halkın eşit olmayan sosyo-ekonomik
durumunun düzeltilmesidir. Bu ilke dünyada modern sosyal güvenlik
anlayışını ortaya çıkartmış ve İngiliz sosyal güvenlik sisteminin temelini
oluşturmuştur.
Sosyal güvenlik, 12 Ağustos 1941 tarihinde Roosevelt ve Churchill tarafından imzalanan Atlantik Beyannamesine de girmiş ve insanlı
ğın en derin ve en yaygın bir arzusunu anlatan parolası olmuştur. Bu
durum, İkinci Dünya Harbinin sebep olduğu sosyo-ekonomik sorunları
çözmek amacıyla ile Uluslararası Çalışma Örgütünün 10 Mayıs 1944
tarihinde Philadelphiada yaptığı 26. dönem toplantısında, kavramın
uygulama alanı ile ilgili olarak bazı tavsiye kararlarının alınmasına neden
olmuştur.
Sosyal güvenlik kavramı dünya sosyal politika mevzuat ve uygulamasındaki
gelişmeleri etkileyen 10 Aralık 1948 Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunda kabul edilen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde
en geniş anlamıyla yer alarak evrensel boyutlara ulaşmıştır.
B- Tanımı ve Amacı
Genel olarak sosyal güvenlik, Herkesin hastalık, analık, işsizlik,
yaşlılık ve ölüm gibi insan iradesi dışında meydana gelen risklere karşı
güven içerisinde olması gereğinin yanı sıra; beslenme ve barınma gibi
her türlü ihtiyacın karşılanmasıdır şeklinde İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinde hedef alınmıştır. Bu anlamda sosyal güvenlik; Mesleki,
fizyolojik ve sosyo-ekonomik riskten ötürü geliri veya kazancı
sürekli ya da geçici olarak kesilmiş kimselerin geçinme ve yaşama ihtiyaçlarını
karşılayan bir sistemdir. şeklinde tanımlanabilir.
Sosyal güvenlik, kavram olarak yeni ise de ona duyulan gereksinme
insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar, sürekli kendi iradesi dışında
bir takım tehlikeler ile karşı karşıya bulunmaktadır. Birey, devlet ve
ilim tüm gücüyle bu tehlikeleri önlemek ve ortadan kaldırmak için mücadele
etmektedir. Örneğin, kazalar insanları hiç beklenmedik zamanda
ve yerde akıldan geçmeyecek şekilde geçici ya da sürekli olarak acı ve
sefaletle karşı karşıya bırakabildiği gibi yok da edebilmektedir. Biraz
geciktirebilmek olanaklı da olsa yaşlılık ve ölüm değişmez doğa kurallarıdır.
Bu tehlikelerden yüzyıllarca kurtulamayan insanlar hiç değilse
zararlarından kurtulabilmenin yollarını aramıştır. İşte, bu zararlardan
insanı insan haysiyetine yaraşacak ölçüde kurtaran ya da bu ölçüden
aşağıya düşürmeyecek şekilde hafifleten sosyal güvenlik olmuştur. Nitekim
bu konuda, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 22. maddesinde
Herkesin, toplumun bir üyesi olarak sosyal güvenliğe hakkı
vardır…” prensibi yer almış ve Anayasamızın 60. maddesine Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alır ve teşkilat kurar. hükmü konularak bizde de bu hak
sağlanmaya çalışılmıştır.
Çağımızın insanları yalnız bugününü değil hayatının geri kalan
günlerinde de kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak ister. Bu durumda
devlet herkese asgari bir geliri garanti ederken, yine bireylere
çalışmaları sayesinde, asgari geçinme sınırının üstünde bir geliri sağlama
olanağı vermelidir. İnsanlığı korkutan yoksulluk, ailelerin gereksinmeleri
göz önünde tutularak ulusal gelirin sosyal güvenlik amacıyla
toplumda yeniden dağıtımı ile önlenebilir. Bu haliyle sosyal güvenlik,
yeniden dağıtım hukuku olarak tanımlanabilir.
Geçtiğimiz asırda öncelikle, sanayi işçisinin fiziksel ve sosyal risklere
karşı korunması amaçlanmıştır. Ancak çağımızda modern sosyal
güvenlik, akılcı olduğu kadar insanca duyguları yansıtan ve toplumu
bir bütün halinde kapsayan bir sistemi öngörür. Bu bakımdan sosyal
güvenlik; çalışma gücünü beden ve ruh sağlığını geçici ya da sürekli
olarak kaybedip geliri kesilenlere, gelir garantisi sağlayarak bugününü
ve yarınını sosyo-ekonomik bakımdan güvence altına alır. Nitekim başta
batı ülkelerinde olmak üzere ulusal ve uluslararası düzeyde sosyal
güvenliğin asgaride sağlanması için her türlü tedbir alınmış; toplumun
karşılaşabileceği riskleri ortadan kaldırmayı amaçlayan sistemler meydana
getirilmiştir.
II- ALT KAVRAMLAR
A- Sigorta Kavramı
Sigorta, insanların yaşamlarında karşılaşacakları zarar ve masrafa
neden olan olayların sosyal ve ekonomik sonuçlarından kendilerini korumak
için önceden tedbir alma ihtiyaçlarından doğmuştur. Gerçekten,
insanlar birçok risklerle karşı karşıyadır. Hastalanırlar, işsiz kalırlar,
kazalar sonucu sakatlanır ya da ölürler, eşyaları çalınır, evleri yanar ya
da yaşamlarında büyük masraf yapmalarını gerektiren olaylar meydana
gelebilir. İşte insanlar, bu gibi durumlara karşı önceden tedbir alma
ihtiyacını duymuşlardır. Bu anlamada sigorta, geleceği güvence altına
almak için kullanılan bir tekniktir. Teknik olarak gelişmesi de Sanayi
Devrimi ile birlikte İngilterede başlamıştır.
Genel olarak mevzuatımızda sigortanın tanımı Ticaret Kanununun
1263/1 maddesi ile şu şekilde yapılmıştır: Sigorta bir akittir ki bununla
sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir
menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi
halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat
müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım
hadiseler dolayısıyla bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı
üzerine alır. Bir başka anlatımla sigorta; kanun ve mukavele ile saptanan
belirli bir riskin ya da aynı derecede tehdidi altında bulunan çok
sayıdaki benzer olayların para birimi ile ölçülmesi ve istatistikî olarak
kavranması mümkün hasarlarını birlikte karşılamak üzere bir araya getirilmesiyle
meydana gelen bir organizasyondur.
B- Sosyal Sigorta Kavramı
Yüzyılı aşkın bir geçmişi bulunan sosyal sigortalar, Sanayi
Devriminin büyük ölçüde ortaya çıkardığı meslek risklerine karşı belirli
esaslar içinde iş gününü korumak ihtiyacının zorunlu bir sonucu
olarak doğmuş, gelişmiş ve bugünkü düzeye ulaşmıştır.
1- Düşüncenin Doğuşu ve Tarihsel Gelişimi
XVIII. asırda başlayan ve XIX. asrı da kapsayan Sanayi Devrimi
ile birlikte sınaî kapitalizme geçiş, işçilerin köylerden şehirlere akımına
sebep olmuş ve fabrika çevrelerinde biriken büyük işçi kitlelerinin
olumsuz çalışma ve yaşam koşulları altında çeşitli sosyo-ekonomik sorunlarla
karşı karşıya kalmalarına neden olmuştur. Bu bakımdan sosyal
sigortanın, sanayi devriminin gerçekleştiği dönemin sosyo-ekonomik
koşullarının etkisi altında ortaya çıktığı söylenebilir.
Nitekim sanayileşme hareketinin hızla geliştiği ülkelerden biri olan
Almanyada 1870-1871 harbi sonrası 1874 ekonomik krizinin başlaması
ile fabrikaların kapanması işsizliği ortaya çıkartmıştır. İşsizlik
nedeniyle geliri kesilen işçiler Alman İşçiler Sendikası (Les Syndicats
Ouvriers Allemends) bünyesinde toplanarak Sosyal Demokrat Partisi
(Parti Social-Democrate) seçimlerini desteklemeyi benimsemişlerdir.
Dönemin Şansölyesi Otto Von Bismarck; 1877 seçimlerinde Sosyal
Demokratların şanslarının arttığını görünce, Almanyada kürsü sosyalizmi
(socialisme de la chaire) akımını temsil eden ekonomistleri toplayarak,
toplumda mevcut olan sosyo-ekonomik düzensizliğe engel olucu
bir müdahale aracının gerekli olduğuna değinmiştir. Yapılan toplantılarda
bir takım sosyal risklere karşı, devlet gelirlerinden sosyal reformlar
yolu ile işçilere yeniden dağılımı sağlayacak programların gerçekleştirilmesi
fikri benimsenmiştir. Bu konuda bir sosyal program hazırlanarak
dönemin Alman Şansölyesi Bismarck tarafından Reichstaga
17 Kasım 1881de sunulmuştur. Hazırlanan sosyal programda, işçilerin
gelirlerinin korunması amaçlanmış ve bunu gerçekleştirmek için de zorunlu
sosyal sigorta sisteminin kurulması önerisinde bulunulmuştur.
Hazırlanan sosyal program gereği, 15 Haziran 1883de Hastalık
Sigortası, 6 Temmuz 1884te İş Kazası Sigortası ve 22 Haziran 1889da
Yaşlılık Sigortası Kanunları kabul edilmiştir. Bu kanunlarla sosyal sigorta
dünyada ilk kez Almanyada söz konusu olmuş ve Alman pozitif
hukukuna girerek diğer Avrupa ülkelerini de kısa sürede etkisi altına
almıştır.
2- Tanımı ve Amacı
Günümüz toplumları, yüzyılı aşkın bir evrim sonunda yukarıda kısaca
belirttiğimiz aşamalardan geçerek bugünkü sosyal sigorta sistemine
ulaşmıştır.
Çağımızın işçisi, bugününü düşündüğü kadar ailesi ile birlikte yarınını
da düşünmek ve geçimini sağlamak ister. Bu istek, insanoğlunun
yüreğinde sürekli olarak yaşamış ve günümüzün işçi kitleleri için yeni
bir gerçek olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bu bakımdan sosyal sigortanın
kapsamına bütün dünyada öncelikle işçi sınıfı girmiş; bunu
izleyerek memur, esnaf ve sanatkârlarla birlikte toplumun diğer kesimleri
uygulamaya konu olmuştur. Böylece toplumun çeşitli kesimlerini
kapsayan gayet geniş bir genel sigorta anlayışı ortaya çıkmaktadır. Bu
anlamda sosyal sigorta, ekonomik yönden zayıf çalışan kesimlerin iş
gücünü korumak ve geleceğini garanti etmek ve böylece toplum hayatında
sosyal güvenliği sağlamak amacı ile kurulan teşkilatlı bir zorunlu
sigortadır. Bir başka anlatımla sigortalar; geleceği hedef alan, risk sonucu
ortaya çıkan ihtiyacın şekil ve şiddetine bakılmaksızın, önceden
saptanan oranda prim ödeyenlerin karşılaştıkları riskleri belirli ölçüde
gideren bir sistemdir.
Sanayi Devriminin gerçekleşmesi ile ortaya çıkan sosyal sigorta
sistemi, işçilere ilk anda gelir güvenliği sağlamıştır. Ancak sanayi ile
ilgili yaşam koşulları, çalışanları, mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik
risklerle de karşı karşıya bırakmıştır. Bu nedenle bir teminat sistemi
olarak ortaya çıkan sosyal sigorta, günümüzde çalışanlarla onların
geçindirmek zorunda olduğu kimselerin beklenmedik zamanda ortaya
çıkan olayların, risklerine karşı koymak amacını taşıyan sosyo-ekonomik
hizmetlerdir. Bu hizmetler, insan gücünün korunması ile ekonomik
gelişme arasında denge sağlayacak unsurlardır. İşte, sosyal sigortalar
adı geçen hizmetleri yerine getirme görevini üstlenmiştir. Bu görevleri
de kendine özgü ilkeleri ile yapar.
C- Sosyal Yardım Kavramı
Sosyal güvenlik sisteminin ikinci ana kolunu oluşturur. Kökeni
XIX. yüzyılda Kıta Avrupası ülkelerinde fakirlere ve muhtaç durumda
bulunan kimselere yardımı öngören tedbirlere dayanır. Finansmanı
devlet bütçesinden karşılanır. Bundan dolayı da vergi sisteminin iyi işlediği
zengin ülkelerde daha çok benimsenmiş ve yerleşmiştir. Çünkü
ilgililerin herhangi bir katkısı yoktur. Bunun içinde kendisine primsiz
sistem demek mümkündür. Bu anlamda sosyal yardımı: Toplumun
geleceğini güvence altına almak için devletin yoksul ve fakir kimselere
yiyecek, giyecek, yakacak, tedavi ve ilaç yardımı yapmak ve bunları
ilgililerin katkısı olmadan işleten bir sosyal güvenlik aracıdır. şeklinde
tanımlamak mümkündür. Bu anlamda sosyal yardımlar bir hak niteliğinden
dolayı değil, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarından dolayı
devletin bir görevi olarak ortaya çıkar. Nitekim 1988 Anayasamızın 61.
maddesi de; Devlet, halk ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle,
malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine bir hayat seviyesi sağlar.
Devlet, sakatların korunmalarına ve toplum hayatına intibaklarını
sağlayıcı tedbirler alır. Yaşlılar, devletçe korunur. Yaşlıları devlet yardımı
sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet,
korunmaya muhtaç olan çocukların topluma kazandırılması için her
türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya
kurdurur. hükmünü getirmiştir.
III- SOSYAL GÜVENLİK AMACININ
GERÇEKLEŞTİRİLMESİNDEKİ İLKELER VE
BU İLKELERİN SEÇİMİ
Sosyal güvenlik sistemini oluşturan sosyal sigortalar, çalışanları;
sosyal yardım ise sosyo-ekonomik bakımdan muhtaç durumdaki (yoksul)
kimseleri korumayı amaçlar. İşte bu amaçların gerçekleşmesi için
sosyal güvenlik ilkelerinin seçilerek uygulanması mümkündür. Bu bakımdan
ilkelerin kısa da olsa incelenmesi yerinde olur.
A- Sosyal Güvenlik Amacının Gerçekleşmesindeki İlkeler
Halkın tamamını zorunlu koruma kapsamına alma eğilimi, kuşkusuz
çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin en belirgin çizgisidir. Bu konuda,
her ülke farklı yollar izlemiş ve zamanla bu yollar iki ilke altında
toplanmıştır.
1- Çokluk İlkesi (Meslek İlkesi)
Sosyal güvenlik sisteminin gelişmesi, bir işverene tabi ve ücretli
olarak çalışan işçilerin korunma kapsamına alınması ile başlamıştır. Bu
durum, sosyal güvenlik sisteminden yararlanacak kitlelerin sayısını arttırmada
öncü olmasının yanı sıra koruma tedbirlerinin genişletilmesini
de sağlamıştır.
Zamanla halkın tümünü sosyal güvenliğin zorunlu kapsamına alma
eğilimi, toplumda çalışanların faaliyet gösterdikleri alanlara göre türlü
gruplara ayrılmasına neden olmuştur. Önce sosyal ve ekonomik sorunları
bakımından işçilerinkine benzeyen forum işçileri ile esnaf sanatkârlar
göz önünde bulundurularak farklı sosyal güvenlik rejimleri kurulmaya
başlanmıştır. Böylece, zorunlu sosyal korumanın kapsamında, farklı
sosyal grupların yararlandığı mali ve idari yönden bağımsız rejimler
ortaya çıkmıştır. Bu yayma işi, sosyal ve ekonomik gelişmeye paralel
olarak kademeli bir şekilde zamanla tamamlanmıştır. Bu sisteme memurların
da dahil edilmesiyle meslek ilkesi, çokluk ilkesi doğmuştur.
2- Teklik İlkesi (Riskler İlkesi)
Sosyal yardımların, sosyal güvenlik kapsamı içine alınarak yoksullara,
çocuklara ve yaşlılara sosyal ve ekonomik bakımdan yardım yapmak
amacıyla aile yardımı ve genel yaşlılık sigortası gibi sigorta kollarının
ortaya çıkması, risklerin sayısını arttırmıştır. Sosyal ve ekonomik
bakımdan farklı gruplara özgü bağımsız rejimlerin ortaya çıkmasının
yanı sıra risk sayısının artması, uygulamada teknik bakımdan finansal
ve örgütsel sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Zamanla, ortaya
çıkan bu sorunlara hızlı çözüm yolları aranmaya başlanmıştır. İlk
kez finansal bakımdan ortaya çıkan sorunlara çare bulunması çabası
gösterilmiş ve daha sonra örgütsel bakımdan yeni bir sistem arayışı içine
girilmiştir.
Nitekim 1941 yılında İngilterede kabul edilen Beveridge Planı”
sosyal güvenliğin tek bir kamu örgütü aracılığı ile uygulanması fikrini
ortaya çıkartmıştır. Kurulacak olan bir kamu örgütü tüm risklere cevap
verebilecek niteliktedir. Ancak, böyle bir örgütün kurulabilmesi için var
olan sosyal güvenlik rejimlerinin parça parça ya da uzun dönemde birleştirilmesi
gerekir.
Kıta Avrupası ülkelerinde risk ilkesi sistemi ile karşılanacak (İş kazası
ve meslek hastalıkları, analık, yaşlılık, ölüm, işsizlik ve aile yardımı
gibi) riskler, kendi aralarında teknik özelliklerine göre ya bir kurum ya
da sandık kurma yolu genel olarak benimsenmiş ve kurulan kurum ya
da sandıkların tamamı Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlanmıştır. Örneğin,
Fransada Ulusal Hastalık Sigortası Sandığı bünyesinde hastalık,
analık, malullük ve ölüm sigortaları; Ulusal Yaşlılık Sigortası Sandığı
bünyesinde yaşlılık sigortası; Ulusal Aile Yardımı Sandığı bünyesinde
işsizlik sigortası riskleri toplanarak, bu sandıkların tamamı Sağlık ve
Sosyal İşler Bakanlığına bağlanmıştır.
Genel olarak sosyal güvenlik sistemindeki bu tür gelişmelere etken
olan da, devlet tarafından herkese sosyal güvenlik hakkının tanınmasından
ileri gelmektedir. Bundan dolayı, sosyal güvenlik sorunlarının
çözümünde genel bir dayanışmaya gidilmekte ve başlangıçta bağımsız
ve farklı güvenlik rejimleri yavaş yavaş bir bütünün parçaları olarak
görülmeye başlanmaktadır.
B- Sosyal Güvenlik Amacının Gerçekleştirilmesindeki
İlkelerin Seçimi
Sosyal güvenliğin anlamı, daha önce belirtmiş olduğumuz gibi iş
kazası ve meslek hastalıkları, analık, malullük, yaşlılık, ölüm, aile yardımı,
işsizlik gibi durumlarda kesilen gelirin yerine geçecek ödenek ve
diğer hizmetlerin güven altına alınması, doğum ve evlenme gibi durumlarda
da ortaya çıkan masrafların ödenmesidir. Ancak, bunların pozitif
hukukta yer alabilmesi, aşağıdaki çağdaş üç yasal sistematik yolun
aşamalı olarak gerçekleştirilmesiyle ve mutlu kılıcı bir sosyal güvenlik
sistemine ulaşılması ile mümkündür. Bu sistematik:
i. Ücretli olarak çalışanları koruma kapsamına almak,
ii. Korumayı ücretsizlere de yayarak kapsamı genişletmek,
iii. Sistemi, tek bir kamu kurumu çerçevesinde toplamaktır.
Bu haliyle sosyal güvenlik, sürekli olarak gelişme gösteren dinamik
bir özelliğe sahiptir. Yukarıdaki sistematiği saptadıktan sonra;
sistematikte bir ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve nüfus yapısına
göre ya meslek ilkesi ya da risk ilkesi arasında bir seçim yaparak, bu
ilkelerin kapsamı belirtilir ve bir plan çerçevesinde uygulamaya geçilir.
C- Sosyal Güvenlik Amacının Gerçekleşmesindeki
İlkelerin Uygulanması
Yukarıdaki ilkeler ve sistematik belirtildikten sonra, yapılacak sosyal
güvenlik planlarında hedefler ve alınması gerekli tedbirler saptanır.
Planlar bütün ülke halkını koruma kapsamına alacak şekilde yapılmalıdır.
Bunu gerçekleştirmek için de farklı sosyo-ekonomik yaşama seviyelerine
sahip olan bireylerin ihtiyaçları göz önünde tutularak ve toplumu
çeşitli gruplara ayırarak uygulamaya geçilir. Bu nedenle, bir toplum
aşağıda görüleceği gibi altı gruba ayrılabilir. Bunlar:
i. Ücretli olarak çalışanlar,
ii. Bağımsız olarak çalışanlar ile serbest meslek sahipleri,
iii. Ev kadınları,
iv. Çalışacak yaşta olup da gelir sağlayacak bir iş yapamayanlar
(18 yaşından büyük öğrenciler ve handikaplılar gibi),
v. Çocuklar,
vi. Yaşlılar (çalışma yaşının üst sınırını aşan kimseler) dir.
Yukarıdaki toplum gruplarından ilk üçü sosyal güvenliğin sosyal
sigorta olanaklarından, diğerleri de sosyal yardımlardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik her bakımdan yaygın ve genişleyen bir sistem olarak
belirmiştir. Bütün mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik riskleri
kapsamaktadır. Yalnız belirli kişileri değil, bir ülkenin tüm nüfusunu
uygulama alanı içine almaya yönelmiştir. Dağınık tedbirler yerine bir
bütün olarak belirmiştir. Bunun bir sonucu olarak, sosyal güvenliğin
mali kaynaklarında ve devletin bu kaynakların oluşumuna katılmasında
tamamen yeni yöntem ve teknikler söz konusu olmuştur. Sosyal sigortalarda
yapılan parasal ödemeler ve sağlık yardımları sıkı bir şekilde
ödenen primlere bağlanmıştır. Kapitalizasyon sisteminin uygulandığı
yaşlılık sigortalarında bu durum açıkça görülür. Bu nedenlerdendir ki
bir sosyal sigortadan yararlanmak, çeşitli koşulların yerine getirilmesine
bağlıdır. Oysa sosyal güvenlik sistemlerinde mali kaynakların yalnız
ilgililerin ödedikleri primlere dayanmasının yanı sıra devlet katkıları da
vardır. Amaç, yoksulluk ve sefaleti ile gelecek korkusunu önlemektir.
Bu amacın gerçekleşmesinde sosyal sigortalar ve sosyal yardımlar başlıca
iki araç olmuştur.
IV- SOSYAL GÜVENLİK SOSYAL SİGORTA İLİŞKİSİ
Günümüz toplumları, sosyal güvenlik ve sosyal sigorta alanında
geçirdiği uzun bir evrim sonucunda yukarıda kısaca belirttiğimiz ilke
ve sistem aşamalarından geçerek sosyal sigortalara ulaşmışlardır. Şimdi,
bu aşamadan geçilerek daha ileri bir amaç olan ve bir sistem olarak
geliştirilmeye çalışılan sosyal güvenlik, toplumların başlıca hedefini
oluşturmuştur.
Çağımızın modern hukuk devleti, özellikle Fransız Devriminden
sonra gelişen klasik demokrasi ile sağlanan hürriyet ve eşitlik prensiplerinin
yanı sıra, toplumun bütün bireylerini kapsayan belirli sosyal
ilkeleri de geliştirmekle yükümlü olmuştur ve bu yükümlülük anayasalarda
teminat altına alınmıştır.
Sosyal güvenliğin kapsam ve konu bakımından uluslararası alanda
ilk çıkış noktası, Uluslararası Çalışma Örgütünün 1952 tarihli ve 102
sayılı Sosyal Güvenliğin En Az Normları Sözleşmesi dir. Bu sözleşmenin
amacı, imzacı devletlerin sosyal ve ekonomik gelişmelerine göre
sosyal güvenlik alanında yerine getirmeye zorunlu oldukları normları
saptamaktır. 102 sayılı sözleşme sosyal güvenliğin dokuz temel dalını
şöyle sıralamıştır.
1. Hastalık (Sağlıkla ilgili bakım giderleri),
2. Hastalık (Gelir kaybına neden olan risklerin karşılanması),
3. İşsizlik,
4. Yaşlılık,
5. İş kazası ve meslek hastalıkları,
6. Analık,
7. Malullük,
8. Ölüm,
9. Aile yardımları.
Yukarıdaki listeden de anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik iki ana
tedbirin bütünüdür. Bunlardan biri sosyal sigortalar, diğeri de yardımlardır.
Nitekim 1982 tarihli Anayasamızın 60. maddesi sosyal güvenliği,
temel bir sosyal hak olarak herkese tanımış, bu temel hakkın sağlanmasında
gerekli tedbirlerin alınmasını ve teşkilatların kurulmasını
devletin başlıca ödevleri arasında öngörmüştür.
Görüldüğü gibi sosyal güvenlik; mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik
riskleri kapsamaktadır. Yalnız belli kişileri değil, bir ülkenin bütün
nüfusunu uygulama alanı içine almaya yönelmiştir.
Sosyal sigortalarda yapılan yardımlar, kapsamda bulunanların zorunlu
şekilde ödeyeceği primlerle bağlantı halindedir. Diğer bir ifade
ile rizikoya zorunlu katılma ve yapılan yardımlarda götürülük esas
alınmaktadır. Amaç, belirli halk gruplarını, yaşam risklerine karşı korumaktır.
Böylece sosyal güvenlik ile sosyal sigortalar, anlam bakımından
birbirinden farklı; fakat amaçları bakımından birbirlerine bağlı iki kavram
olarak ortaya çıkar. Bu anlamda sosyal sigortalar modern sosyal
güvenlik sisteminin prensiplerini taşıdığından onun bir parçasıdır. Daha
açık bir deyimle sosyal sigortalar, sosyal güvenlik amacının gerçekleşmesinde
bir araç olmaktadır. Bu bakımdan sosyal güvenlik bir sistem
olarak üst kavram, sosyal sigortalar ise bu sistemin çalışmasında kullanılan
araçlardan biri olarak bunun altında yer alır.
SONUÇ
1982 tarihli Anayasamızın 60. maddesi sosyal güvenliği, temel bir
sosyal hak olarak herkese tanımış, bu temel hakkın sağlanmasında
gerekli tedbirlerin alınmasını ve teşkilatların kurulmasını devletin başlıca
ödevleri arasında öngörmüştür. Dolayısıyla; sosyal güvenlik mesleki,
fizyolojik ve sosyo-ekonomik riskleri kapsamaktadır. Yalnız belli
kişileri değil, bir ülkenin bütün nüfusunu uygulama alanı içine almaya
yönelmiştir. Dağınık tedbirler yerine bir bütün olarak ortaya çıkmıştır.
Bunun bir sonucu olarak, sosyal güvenliğin mali kaynaklarında ve
devletin bu kaynakların oluşumuna katılmasında tamamen yeni yöntem
ve teknikler söz konusu olmuştur. Bu bakımdan, sosyal sigortalarda
yapılan parasal ödemeler ve sağlık yardımları sıkı bir şekilde ödenen
primlere bağlanmıştır. Kapitalizasyon sisteminin uygulandığı yaşlılık
sigortalarında bu durum açıkça görülmektedir. Bu nedenledir ki, sosyal
sigortaların primli sisteminden yararlanmak, çeşitli koşulların yerine
getirilmesine bağlanmıştır. Oysa sosyal güvenlik sistemlerinde mali
kaynakların yalnız ilgililerin ödedikleri primlere dayanmasının yanı
sıra, devlet katkıları da vardır. Amaç, toplumlarda var olan yoksulluk
ve sefalet ile birlikte gelecek endişesini ortadan kaldırmaktır. Bu amacın
gerçekleştirilmesinde sosyal sigortalar ve sosyal yardımlar başlıca
iki araç olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, bu sistemin pozitif hukukta
yer alabilmesi için aşağıda belirtilen beş yasal sistematik yolu, aşamalı
olarak gerçekleştirilerek ülkemizde çağdaş bir sosyal güvenlik sistemi
kurulmalı ve var olan sistem yeniden revize edilmelidir. Şöyle ki;
i. Ücretli olarak çalışanları koruma kapsamına almak,
ii. Korumayı ücretsizlere de yayarak kapsamı genişletmek,
iii. Sistemi tek bir kamu kurumu çerçevesinde toplamak,
iv. Genel sağlık sigortası sistemi kurmak,
v. İstihdamı teşvik ve işsizlik sigortası sistemi kurmaktır.
Amaç, insanlığı korkutan yoksulluğun; ailelerin gereksinmeleri
göz önünde tutularak ulusal gelirin sosyal güvenlik sistemiyle, toplumda
yeniden dağıtılmasıyla önüne geçmek olmalıdır.
Kaynakça
Aksoy, Muzaffer Tıp Haftasında İşçi
Sağlığı” Forum Milliyeti, 20 Mart 1977.
Ayhan, Abdurrahman (1984),
Türkiyede Sosyal Sigorta Kurumlarında
Kapsama Alınan Riskler, Anadolu
Üniv. İ.İ.B.F. Dergisi, 11(1).
Ayhan, Abdurrahman (1977), Avrupa
Sosyal Şartının Onaylanmasına Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Üzerine Sosyal
Politika Bakımından Bazı Düşünceler
Prof. Dr. Naci Kınalıoğluna Armağan,
Gazi Üniv. Hukuk Fak. Dergisi,
1(2).
Brun, A. ve H. Galland, H (1958), Droit
du Travail, Sirey Paris.
Centel, Tankut (1982), Çocuklar ile
Gençlerin İş Güvenliği (Doktora Tezi),
İstanbul Üniversitesi Yay. No: 3041/667,
Fakülteler Matbaası İstanbul.
Doublet, Jacques (1972), Sécurité Sociale,
Presses Üniv. de France, Paris.
Doublet, Jacques (1975), Droit De La
Sécurité Sociale, 6 Edition, Dalloz, Paris.
Eren, Faruk (1977), Borçlar Hukuku ve
İş Hukuk Açısından İşverenin İş Kazası
ve Meslek Hastalığından Doğan Sorumluluğu,
Ankara.
Güzel, Ali, ve Ali Rıza Okur (1999),
Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta, Yenilenmiş
7. Baskı, İstanbul.
Mellennec, J.ET Berzia J (1978), Le
Régıme Générale De La Sécurité Sociale,
3 Edition, Paris.
Işık, Rüçhan (1967), Türk İş Hukukunun
Milletlerarası Kaynakları, Ankara.
Kral, Şemsettin (1987), Çalışma Hayatı
ile İlgili Sözleşmeler, İstanbul.
Ribas, J.J, M.J, Joncey,J.C, Seche J.C
(1973), Dorit Secial Européen, Presses
Üniv. De Frances, 1 Edition Paris.
Saint-jours, Yves, (1980), Traite
Sécurité Le Droit De La Sécurité Sociale,
Tome I, Paris.
Taşkent, Savaş (1991), İnsan Haklarının
Uluslararası Dayanakları (Örgütler ve
Belgeler), İstanbul.
Tuncay, Can (1994), Sosyal Güvenlik
Hukuk Dersleri, Beta, 6. Baskı, İstanbul.
Tunçomağ, Kenan (1988), Sosyal Güvenlik
Kanunu ve Sosyal Sigortalar, 4.
Basım, İstanbul.
Tunçomağ, Kenan (1979), Avrupa Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Ana Çizgileri,
Birinci Avrupa Hukuku Haftası:
115-150.
Yillhe Ribettes ve Jeannel Lyon-Caen
(1974), General: Manuel Du Droit Sociale,
2e Edition Paris.
ÇSGB (1987), Yurt Dışında Çalışan ve
Yurda Dönen Vatandaşlarımıza Sunulan
Hizmetler, T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Yurtdışı İşçi Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, Ankara.