Mevâhib-i Ledünniyye / CİLT 1 |
| |
9 . Fasıl 2 - 5 Peygamber Efendimizin Atları, Develeri ve Diğer Davarları |
Malûm olsun ki, Resûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem sallâllahü aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin birkaç atı vardı. Bunlar gazâ için beslenirdi. Bunların adları şöyleydi:
1. Sekeb: Mânası su gibi akıp giden, gayet eşkin demektir. Peygamber Efendimizin ilk malik olduğu at budur. Rengi yağızdı. Bazıları siyah idi demişlerdir. Alnı sakar (akıtmalı) ve ayakları sekili idi. Sağ ayağı sekili değildi.
2. Mürtecir: Kişnediği zaman sesi gayet güzeldi. Onun için mürtecir (güzel sesli at) demişlerdir. Rengi beyazdı.
3. Zırâb: Ferve bin Ömer el-Cüzâmi onu hediye etmişti.
4. Lahîf. Bunun mânası örtü veya yorgan demektir. Büyük ve semiz bir attı. Sanki kuyruğu yeryüzünü örter gibiydi. Onun için bu isim verilmiştir. Bunu Rebia bin Ebi’l-Berâ hediye etmişti.
5. Lezâr: Bunu Mukavkıs göndermişti.
6. Verd: Mânası gül demektir. Al bir at idi. Bir bedeviden yirmi deveye satın almışlardı.
7. Sebha: Koştuğu zaman ön ayaklarını güzel attığı için yüzgece benzetip bu isim verilmiştir. Aslında sâbih yüzgeç demektir. Sonradan bu türlü atlara bu isim verilmiştir.
8. İşte buraya kadar isimleri zikredilen yedi atta ittifak vardır. Bu hususta kimsenin ihtilâfı yoktur. Ama bazılarına göre bunlardan başka atları daha vardı. Bunların isimleri şudur:
9. Bahr: Fahr-i Âlem Efendimiz hazretleri onu Yemen tacirlerinden satın almıştı. Bir kere onu koşuya soktular, bütün atları geçti. Bunun üzerine mübarek eliyle yüzünü silip:
— “Mâ ente illâ bahren — Sen denizden başka bir şey değilsin,” diye buyurdu.
Oradan adı “Bahr — Deniz” kaldı. Arap tâifesi coşkun atları “Bahr” diye vasıflandırırlardı. İbn-i Esîr’in kavline göre mezkûr atın donu yağızdı.
10. Rescil.
11. Zü’l-Limme: (Uzun yeleli).
12. Tırf: (Atın iyisine bu isim verilir).
13. Zü’l-Ukkal: (Çok akıllı).
14. Sirhân: (Kurt).
15. Mürtecil. (İrticalen söz söylemeden gelir. Hemen cevap veren, uyanık, sak duran, demektir.)
16. Mirvâh: (Rîh yel kelimesinden gelir. Hızlı gittiği için bu isim verilmiştir, dediler).
17. Melâvih.
18. Mendûb: (Güzel, sevimli).
19. Necîb: (Ayırtılmış, seçkin, çok güzel).
20. Ya’yûb: (Uzun boylu at).
21. Ya’sûb: (Erkek arı, arıbeyi).
Bu zikrolunan atların hepsi bir zamanda toplanmış değildir. Belki şerefli ömürleri boyunca malik olduğu atlar bunlardır.
Develerine gelince onlar da şunlardır: Saadetle bindikleri devenin birine Kusvâ, diğerine Azbâ ve birine de Cez’â derlerdi. Azbâ dedikleri deve öyle yürük (ayağı çabuk) idi ki, asla geçilmezdi. Bir gün bir bedevi gelip bir kaûd ile koşarak Azbâ’yı geçti. Kaûd diye çobanların bindiği ve her işte kullandığı deveye derler. Böyle olunca Peygamber Efendimiz hazretleri:
“Allah’ın âdetleri arasında kesindir ki, dünyada yüce kıldığı her şeyi muhakkak alçaltır,” diye buyurdular.
Hâsılı, mahlûkattan kemâlini bulan her nesneye gerilemenin erişmesi muhakkaktır, demektir.
Bedir gazâsında Ebû Cehil mel’ununun bir devesi vardı. Burnuna ziynet için gümüş halkalar takmıştı. O deveyi Fahr-i Âlem Efendimiz hazretleri cenk günü almıştı. Hudeybiye gününde müşrikleri kakıtmak (kızdırmak, kibirlerini kırmak) için onu Kâbe’ye hedy (hediye-kurban) olarak göndermişlerdir.
Peygamber Efendimizin kırk beş tane sağılır develeri vardı. Onları Sa’d bin Ubâde göndermişti. Ayrıca yüz baş koyunu ve yedi baş sağılır keçisi vardı. Onları Ummü Eymen Hatun gözetirdi.