40-BÖLÜM:040:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sakın damarların bitiş yerlerini ve
faydalarını altı madde ile ayrıntılı olarak açıklar.
Karaciğerden biten
bâb damarının dallarını ve faydalarını bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki,
anatomi bilginleri emişlerdir ki: Sakin damarların hepsi karaciğerden bitmiştir. Karaciğerden önce iki
damar vücuda gelmiştir ki, biri karaciğerden, dip tarafından vucütu
bulmuştur. Onun çoğunlukla faydası, gıdayı mideden karaciğere çekmektir. Bu damar, tabibler arasında, bâb ismiyle şöhret bulmuştur.
İkinci damar, karaciğerin yumru tarafından meydana gelmiştir. Onun
çoğunlukla faydası, budur ki, gıdayı karaciğerden uzuvlara ulaştırmak ve
dağıtmaktır. Bu damar, ecvef nâmını
almıştır.
Bâb olan damarın, karaciğer
boşluğunda ayrılan tarafı, önce beş kısma yetmiştir. Uçları
karaciğerin yumru tarafına yettikte; şubelere ayrılmıştır. Bir
şubesi, öd kesesine gitmiştir. Bunun şubeleri, yeraltında olan kökler gibi karaciğer içinde
dağınık bitmiştir. Ama babın karaciğer dibine bitişik olan ucu, ondan
ayrıldıkta; sekiz kısım olmuştur. İki
kısmı küçük, altı kısmı büyük
suret bulmuştur. iki küçük kısmın biri, oniki parmak adı verilen
bağırsağın kendisine bitişmiştir. Ondan
gıdayı çeke gelmiştir. Bundan dahi şubelere
ayrılıp, pankreas adı verilen cisme
dağılmıştır. İkinci kısım, midenin
altına inip, idenin alt ağzı olan kapakçıklar yanında dağılıştır ki,
ondan gıda cezbetmiştir. Ama geri kalan altı kısmın
biri, mide yüzeyi tarafına
gelmiştir ki, midenin dışında gıdasını ondan
almıştır. Zira ki mideni n içinde gıdalara
kavuşmakla gıdalanır olmuştur. Altı kısmın ikincisi, dalağa
ulaşmıştır ki, dalağa ulaşmasından önce
ondan şubeler ayrılıp, pankreasa
gelmiştir ki, ona gıda vermiştir. Dalağa bitişmesiyle bile ondan bir şube geri dönüp,
midenin sol tarafında bölünmüştür ki, o taraf ondan gıdasını
bulmuştur. Dalağa giren şulbe ortaya geldikte; iki cüze bölünmüştür ki, bir cüzü
yukarı çıkmış, bir cüzü aşağı inmiştir.
Yukarı çıkan cüzü, iki cüze
bölünüp, bir cüzünden dalağın üst cüzünde yani yarısında şubeler
ayrılmıştır ki, o yarıya onlardan gıda
gelmiştir. İkinci cüzü dışa gelip, midenin
yumrusu sonuna erip, onda iki cüz olup, biri midenin sol dışı
tarafına dağılmıştır ki, o taraf
gıdasını ondan almıştır. Bir cüzü mide ağzına
dağılmıştır ki, siyah köpüğün fazla asidini ona itmiştir. Fuduldan
çıkıp, mide ağzını duraklatmaya ve hareket ettirmeye yetmiştir. Şehve ve
iştihayı uyarıp, dalgalandırmıştır. Dalağın
ortasında olan şubeden inen cüz dahi iki cüz
olmuştur. Birinin şubeleri,
dalağın alt yarısına
dağılmıştır ki, o yarı ondan
gıdalanmıştır. İkinci cüzü içyağından meydana çıkıp, onda
dağılmıştır ki, ondan içyağına gıda
gelmiştir.
Altı bölümün üçüncüsü, sol tarafa
varıp, düz bağırsağın çevresinde olan damarların ince kanallarına
dağılmıştır ki, gıdanın
aşağıda bulunan hâsılından
gıdasını almıştır.
Altı kısmın dördüncüsü,
saç gibi ince şubelere ayrılıp, bazısı midenin yumrusunun sağ tarafı
dışında dalak tarafından idenin soluna gelen cüze karşılık olduğu
halde dağılmıştır. Bazısı
içyağının sağına yönelip, dalak damarının şubelerinden
ve midenin solundan sağına glen cüze karşı olduğu halde
dağılmıştır.
Altı kısmın
beşincisi, kalınbarğısakların çevresinde olan ince
kanallara dağılmıştır
ki, gıdayı ondan alagelmiştir. Ama altıncı
kısmın çoğu, yukarı çıkanın çevresinde,
bazısı a'ver (coecum)e bitişik olan ince lifler çevresinde
ağılmıştır ki, gıdayı onlardan
almıştır. Sübhanallah! Kudreti kemal bulmuş, azaeti celal
bulmuş olan, rızık verici ve yaratıcı Allah münezzehtir.
İkinci Madde
Karaciğerden biten
ecvef damarın bazı kollarını ve faydalarını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: ecvef damarın kökü önce karaciğer içinde
kıl gibi dağılıştır ki, yine kıl gibi
şubelere ayrılan bab damarının
şubelerinden gıdayı çekegelmiştir. Ecvef damarın şubeleri, karaciğerin yumru
dış boşluğunda vârit olmuştur. Bab damarının
şubeleri, karaciğerin
dibinden boşluğa gelmiştir. Şu halde bu ecvefin gövdesi, karaciğerin yumru yüzünde doğup, iki
kısım olmuştur ki, biri büyük, biri küçüktür. Küçük kısmı, yukarı
çıkmış, büyük kısmı aşağı inmiştir. Yukarı çıkan küçük kısmı,
diyafram içine geçip, ona iki damar verip, onda dağılmıştır ki, ona
gıdayı lutfetmiştir. Sonra yukarı çıkan kısım, yüreğin örtüsü hizasına gelip, ona
birçok kollar göndermiştir. Onda kıl gibi dağılmıştır. Diyaframa
gıda ondan gelmiştir. Sonra yukarı çıkan kısım ikiye bölünmüştür ki, biri büyük,
biri küçük suret bulmuştur. Ama büyük kısım yüreğe gelip, onun sağ
kulakçığı yanında içine girmiştir. Bu damar, yürek damarlarının en büyüğü
olduğunda hikmet bu olmuştur ki, diğer damarlar, havayı çıkarmak için bulunup, bu
büyük damar, gıda için kalmıştır. Gıda ise havadan kalın
olduğundan, menfezi daha geniş, zarfı daha büyük olmağa muhtaç olmuştur. Bu büyük damar
yüreğe girdiğinde, ona üç perde vermiştir ki, faydaları dışarıdan
içeriye gelmiştir. Bu üç perde, diğerlerinden daha sert olmuştur. Ta ki yürek uzama
sırasında onardan gıdayı çekip, yayıldıkta, geri dönmesin. Ama
küçük damar budur ki, öbürüyle birlikte çıktıkta, ona üç ısım damar
göndermiştir ki, biri yürekten akciğere gitmiştir. Atar damarların bitiş yeri
yanında yüreğin ağına yakın yerde bitmiştir. Sağ boşlukta akciğer
tarafına dönüp, ona yetmiştir. Bu damar, atardamarlar gibi iki zardan bitmiştir. Onun için
tabibler buna, şiryan (atar damar) adını vermişlerdir. Bunun
faydası bu olmuştur ki, bundan saçılan kan oldukça incelmiştir. Akciğer
cevherine benzemiştir. zira ki bu ince kan, yürekte çok az kaldığından, bunda
pişme olmayıp, atar kan damarına girdikte, onda hararetle pişmiştir.
Üç kısmın ikincisi, yürek çevresinde dolaşıp,
içinde dağılmıştır ki, yüreğe gıda ondan gelmiştir. Üçüncü kısmı, özellikle
insandan sol tarafa meyledip, göğüs omurlarından beşinci omura gidip, ona
dayanıp, sekiz alt kaburgaya ve onlara yakın olan kaburgalara
dağılmıştır. Yukarıya çıkan kısım,
yüreğin nahiyesini geçtikte; ondan göğsü ikiye bölen perdelerin ve
kılıfların yukarılarına ve tev'e adı verilen yumuşak ete
saç gibi şubelerle dağılmıştır. Sonra yukarı çıkan
kısım boyun kemiği hizasına geldikte; ondan iki şube ayrılmıştır ki, birbirinden
uzaklaşarak, boyun kemiği nahiyesine gelmiştir. Her bir şube, iki kola bölünmüştür. Her taraftan, biri bağır kemiği üzerinde sağ ve soldan inmiştir. Ta ki
hançereye varmıştır. Sonra yukarı çıkan, üç şubeye
ayrılmıştır. iki şubesi, kaburgalar arasında bulunan adalelere dağılmıştır.
Ağızları onda dağılmış olan atar
damarların ağızlarına kavuşmak ile mutabık
gelmiştir. Bu iki şubeden birçok damar, göğüsten dışarı olan adalelere
dağılmıştır. Hançereyi tamamladıkta; bir bölük damar dahi omuzu tamir edip, onda sıralanan adalelere
dağılmıştır. Bu iki şubeden bir bölük damar dahi, düz adalelerin altında
aşağı inmiştir. Şubeleri onlara dağılmıştır.
Sonları, açıklanacak kuyruk sokumu kan damarında, yukarı çıkan adalelere ve atar damarlara
bitişmiştir. Yukarı çıkan kısmın üçüncü şubesi, iki omuza
gıda vere gelmiştir. Yaratıcı, bâri ve şekil verici olan Allah münezehtir. Bu ne
yaratılıştır ve bu ne sanattır ve ne hikmettir ki, gerçeklerinin inceliğinde akıl
sahipleri şaşırıp kalmıştır. Sübhanehü ve Taâlâ!
Kara ciğerden biten ecvef damarın; göğüs,
omuzlar, çeneler, boyun, baş ve
yanak ayasına çıkan kıllarını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Göğüs ve omuz adalelerine dağılan iki şubenin geri kalanı
bir çift şubedir ki, her bir damarı beşer şubedir. Her bir damarın birer
şubesi, göğüste dağılmıştır ki, üstteki dört kaburgaya onlardan gıda gelmiştir.
İkinci şubeleri omuzlara dağılmıştır ki, o iki yerde olan
adaleler, onlardan gıdalarını almıştır. Üçüncü şubeleri, iki taraftan
boyunda gömülmüş olan adalelere dağılmıştır ki, o adaleler onlardan
gıda bulmuştur. Dördüncü şubeleri boynun üstteki dokuz omuru deliklerine bölünmüştür. İki
tarafından onlara girip, başa yükselmiştir. Onda olan adalelere bunlardan gıda gelmiştir. Beşinci şubeleri, hepsinden
daha büyük olup, iki taraftan omuz içine gelip, her biri dört kol olmuştur. Ama
her şubenin birer koku, böğür kemiği üzerinde, omu mafsalını
hareket ettiren adalelere dağılmıştır. ikinci kolları yumuşak ete ve atar
damarlar içlerine dağılmıştır. Üçüncü kolları, göğü üzerinde geçip, yumuşak
kısma inmiştir. Dördüncü kolları büyüktür ki, her biri üçer cüze bölünüp, ikişer
cüzleri omuz diplerine gelmiştir. Onda olan büyük adalelere ve küçük adalelere
ve içinde olan büyük adalelere dağılmıştır.
Üçüncü cüzleri büyük olup, her biri ikişer şube olmuştur. Göğüs üzerinden geçip, iki el
nahiyesine gidip, onlarda olan adalelere dağılmıştır.
Tıpçılar onlara, ıbti (koltukaltı) adını
vermiştir.
Yukarı çıkan
kısmın, üçüncü şubesi, boyuna çıkarken iki kısım
olmuştur ki, biri dış, biri iç şah
damarı suretini bulmuştur. dış damar, boyun kemiğine yükseldikte; iki kısım
olmuştur ki, biri ondan ayrıldıkta, ön tarafa yükselmekle gelmiştir. İkinci
kısmı, öne ön tarafa inip, ondan yükselip, boyun kemiğinin
dışına ulaşmıştır. Ondan yükselip, boynun
dışına gidip, evvelki kısma
ulaşmış ve karışmıştır. Şu halde
iki kısımdan, bilinen şah damarı meydana gelmiştir. Bu ikinci kısım,
birinci kısma karışmadan önce, bundan iki cüz ayrılmıştır ki, bir cüzü
enlemesine gidip, içeri gireceği yerde, iki boyun halka kemiğinin kovuştuğu yerde,
yine birleşmiştir. İkinci cüz, boyunun dışında kıvrımlı olup,
sonra iki damarından ayrılmıştır. Bu iki çift damardan örümcek ağı gibi
dağılıp, omuz üzerinde uzadıklarından, her biri omuz damarı nâmıyle şöhret bulmuştur
ki, baş damarı dahi bunda olmuştur. Bu iki omuz damarının iki tarafından
iki damar, omuz üstüne dek buna eşlik etmiştir. Lakin biri onda haps olup,
dağılmıştır. biri omuz üstünü geçip pazu başına gidip, onda
dağılmıştır.
Omuz damarı, ikisini dahi geçip, ellerin sonuna
gitmiştir. Dış şah damarının iki damarı karışmalarından
sonra iki kısım olmuştur. Biri içe gömülüp, küçük kollara ayrılmıştır ve üst
çeneye dağılmıştır. Onlardan büyük şube ayrılmış ve alt çenede
dağılmıştır. Bu iki sınıf şubelerden
ince damar cüzleri dilin çevresine gelmiştir. İkinci
kısım dışta olup, iki kulak ve başa şakın olan yerlere
dağılmıştır İç şah damarı, yemek
borusuna eşlik edip, onuna doğru üst tarafa gidip, şube
göndermiştir ki, dış şah damarından gene şubelerle
karışmıştır. Hepsi yemek borusuna, hançereye ve gömülmüş adalelere bölünüp, sonu nihayet lam yivine
gelmiştir. Sonra ondan nice şubeler dağılmıştır ki, birinci
ve sekizinci omurdan çıkan sinirle dağılmıştır. Ondan bir saç gibi baş
damarı ve boyun mafsalanı gelmiştir. Ondan kollar hâsıl olup, beyin üstündeki kafa kemiği
perdesi mahalline ulaşmıştır. Kafa kemiğinin iki hacminin
birleştiği yere çıkıp onda kafa kemiğinin içine gömülmüştür. Adı geçen kolları
gönderdikten sonra kalan damarlar, lam yivi sonunda, kafa kemiği boşluğuna
girmiştir. Ondan dimağ zarlarına şubeler dağılmıştır.
O zarlar gıdasını bu şubelerden almıştır. Sert zarları, çevrelerinde bulunan cüzlerle bu şubeler
raptedip, ondan ayrılmıştır. Bunlardan kafatasının
perde mahalline gıda gelmiştir. Sonra ince perdelerden dimağa inip, atar damarların dağılması
gibi, onda dağılmıştır. Bütün atar damarları
sağlam raptedip geniş yerde karşılamıştır ki,
ağızlarına kan dökülüp, onlarda toplanıp, pişsin.
Sonra iki tak arasına dağılmıştır ki, o,
sıkıcı nâmını almıştır. Ondan kollanan kanallardan kanı çekip, ondan orta karından iki ön karna
uzanıp, oraya yükselen atar damarlara kavuşmuştur. İşte bu perde meşime şebekesi ile örülmüştür. Bunların hepsi,
Allah Taâlâ'nın kudretinin kemaline delalet kılmıştır. (Herkese
rızık veren, şanı yüce olan, şekil verci ve
yaratıcı Allah her şeyden münezzehtir.)
Karaciğerden biten
ecvef damarın kol ve ellere gelen kollarını ve
faydalarını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Kol damarının aslı, omuz damarıdır. Ondan
ayrışan şulelerin başlangıcı kol damardır
ki, o, pazuya hizalandıkta; ondan
pazunun dış cüzlerine ve derisine dağılan şubelerdir. Sonra dirseğin
mafsalın yakın olmasıyle üç kısım olmuştur ki, biri kol ipidir. Bu kısım üst
oynağın dışı üzerinde uzanmıştır. Ondan
dış tarafa
dağılmıştır. İkinci kısmı kolun
dışında dirsek boğumuna yönelip, içeriden bir şubeye bitişmeye
gidip, ikisinden ekhal damarı vücut bulmuştur. Üçüncü kısmı
derine inip, onda olan adalelere dağılıp, son bulmuştur. Ancak bir şubesi,
kol kemiğine varmıştır. Bu, dirseğin iç mafsalına yakın geldikte; iki
kısım olmuştur. Bir kısmı derine gidip, kafa damarından gömülen şubeye bir
miktar bitişip, sonra ayrılmıştır. Şu halde bu mafsalın biri, iç tarafa inen
serçe parmak ve yanındakinin hepsine ve orta yarıma
varmıştır. İkici mafsala yükselen kemiklere temas eden et cüzlerine bölünmüştür.
İçtekinin ikinci kısmı, kol içinde dört kol olmuştur ki, bir kolu, kolun
aşağılarında bileğe varıncaya dek
dağılmıştır. İkinci kolu, birinci kolun üstünde onun gibi
dağılmıştır. Üçüncü kolu, hepsinden büyük gelip, üstte ve dışta
olup, onun bir kolu, kol damarının bir şubesine bitişip, ikisinden ekhal
hâsıl olmuştur. Kalanları, basilik damarıdır ki, bir dahi gömülüp, derine gitmiştir. Ekhal damarı, iç taraftan bitip, üst oynağa
çıkıp, ondan dış tarafa gidip, yunan lamı şeklinde iki kol olmuştur. üst kolu, üst
oynağın tarafına inip, dirseğe yönelmiştir. Başparmağın
arkasında ve onunla işaret parmağı arasına ve işaret parmağının kendinde
dağılıştır. Aşağı kolu,
aşağı oynağın tarafına inip, üç kol olmuştur ki, bir kolu, işaret
parmağı ile orta parmağın arasına gelip, üst kolan işaret
parmağına gelen damarın bir şubesine bitişip, onunla tek bir damar olmuştur.
ikinci kolu ki, esîlmdir. Orta parmak ile yanındaki arasında
dağılmıştır. Üçüncü kolu serçe parmak ile yanındaki arasına yönelmiştir. Bunların hepsi,
parmak mafsallarına bölünmüştür. Bunlardan iki elin parmakları her an
Allah'ın kudretiyle beslenmiştir. İnsanın en güzel şekilde yaratan
hakîm ve sâni Allah münezzehtir.
Ecvef damarın kara ciğerden bedenin
aşağısına inen büyük kısmının
kollarını
ve faydalarını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki 0
Ecvefin inen cüzü ki, büyü kısmıdır. O kara ciğerden
doğdukta; omurgaya dayanmazdan önce, ondan bir büyük damar ayrılıp, kılcal damarlara
dağılmıştır. Sağ böbreğin liflerine ulaşıp, onda ve ona yakın olan cüzlerde
dağılmıştır. Hepsine gıda vermiştir. Sonra bu inen kısımdan bir
büyük damar ayrılıp, yine kılcallar gibi damarlara
dallanmıştır. Sağ böbreğe gelip, onun liflerini bulup, civarında olan cisimlerde
dağılmıştır. Hepsine bu dallarla gıda gelmiştir. Sonra bu inen
kısımdan büyük damar dağılmıştır ki, onlara doğnalar ismi uygun gelmiştir.
Bunlar, gıda vermek için iki böbrek içine girmiştir. Zira ki açıklanan
atar damarlar gibi, bu doğanlar dahi böbreklerin gıdalarını
çekici olmuştur ki, karaciğer kan suyu onlara gıda gelmiştir. Bu doğnaların
solundan bir damar ayrılıp, erkekler ve kadınlarda sol yumurtaya inmiştir. Bir damar
dahi, sağdan şubelere ayrılıp, sağ yumurtaya gelmiştir. Böbreklerden,
tenasül organları içine, sağdan sağa ve soldan sola gelen iki sert damar
tarafına bükülmüş ve şekilleri yuvarlak olduğundan, böbreklerden onlarda
yumurtalara akan halis kan sıcaklıkla pişip, kırmızı kan
döken beyaz meni olmuştur. İki damar dahi omurgadan iki yumurtaya
ulaşmıştır. bu duarlar zekerde, ferçde ve rahmin
derinliğinde kaybolmuştur. Sonra bu inen
kısım omurgaya dayanıp, inerken her bir omur yanında ondan yine şubelere
ayrılmıştır ki, bazıları o omurlara girip, omuriliğe
ulaşmıştır. Bazıları yanında konulan
adalelere dağılmıştır. Bazıları iki leğen
kemiğine gelip, karın adalelerinde son bulmuştur. Bu inen kısım anlatılan
durumları ile omurga omurlarının sonuna
ulaştığında, onda iki kısmı
bölünmüştür ki, bir kısmı sağ oyluğa ve bir
kısmı sol oyluğa yol bulmuştur. Bu iki
kısım oyluklara inmezden önce her birinden on tabaka damar ayrılmıştır.
Evvelki tabakaları sert yerlere gelmiştir. İkinci tabakaları kıllar gibi
dağılıp, kuyruk sokumu altlarına
yayılmıştır. Üçüncü tabakalar kuyruk sokumu kemiği
üzerinde olan adalelere dağılmıştır. Dördüncü tabakaları makat
adalelerine ve kuyruk sokumu dışına bölünmüştür. Beşinci tabakaları,
kadınlarda rahme yönelip, bazısı onda ve ona bitişik olan cüzlerde
dağılmıştır. Kalanları mesane tarafına
gelip, iki kısım olmuştur. Biri mesanede
dağılıp, biri mesanenin boynuna gelmişti. Bu beşinci tabaka erkeklerde çok
olmuştur ki, hem mesaneyi kuşatıp, hem zeker olmuştur. Altıncı
tabakaları oyluk kemiği üzerinde konulan adalelere yönelip, onda
dağılmıştır. Yedinci tabakaları karın
üzerinde beden doğrultusunda giden adalelere yükselmiştir. Bu damarlar, o damarların uçlarına bitişmiştir.
Göğüsten onlar karın boşluğuna inmiştir. Bu damarların kökünden kadınlarda dört damar bitip, dört
taraftan rahme gelmiştir. Onlardan sekiz damar iki meme tarafına
yükselmiştir ki, bu damarlarla rahim, memelere eş olmuştur. sekizinci
tabakaları erkeklerde zeere, kadınlarda bız'a gelip, onlarda
dağılmıştır. Dokuzuncu tabakaları, oyluğun iç adalelerine inip, onlarda
dağılıştır onuncu tabakaları iki leğen kemiğine çıkıp, eller tarafından inen
damarların içlerine ulaşmıştır. Hepsinden bir cüz'ü büyük hasıl olup, yumuşak adalelere
inip, onda bölünmüştür ki, yirmi tabakaya varmıştır. Bu
damarların bu tevzi ve ayrılmalarından nice kimseler ibret
almıştır. (Damarlarda kanı nehirler gibi akıtan kahredici ve tek olan Allah münezzehtir.)
Altıncı
Madde
Ecvef damarın inen kısmında oyluklar
altına giden dallarını ve faydalarını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Sözü edilen iki kısmın adı geçen tabakalarından arta
kalanı, oyluklar içine inip, her bir kısım bir oyluk içinde onbeşer şube
olmuştur ki, biri oyluğun önü üzerinde konulan adalelere bölünmüştür. Biri oyluğun arkasında olan adalelere dağılmıştır.
Biri iç taraf adalelerine dağılmıştır. Biri
dış taraf adalelerine inmiştir. ikisi diz
mafsalı adalelerine gelmiştir. Üçü şubenin kalanlarının
dıştakileri küçük kemik üzerinde topuk mafsalına dek uzanmıştır. Orta
şubesi diz sonundan baldır içi adalelerinde şubeler bırakarak inmiştir. Ondan iki
şube kaldıkta, biri baldır cüzlerinin içinde kaybolur. Biri iki kemik arasında
uzayıp, ayak önüne inişte sözü edilen dış damarın bir şubesine
karışmıştır. üçüncü iç şubesi baldır
derinliğine yönelip, büyük kemiğin yumru
tarafından topuğun altına gidip, ayağın iç tarafına gelmiştir.
Açıklanan üç şube, onda dört şueye bölünmüştür. ikisi içtedir ki, küçük kemiğin
tarafından ayağa girmiştir. ikisi içtedir ki, iki dıştakinin birine içtekinin
en içteki ulaşmıştır. Ayağın üstüne
çıkıp, üstlerinde
dağılmıştır. ikincisine iç kısmın
dış şubesi bitişip, ayağın alt cüz'lerine dağılıp son
bulmuştur. Şu halde insan bedeninin tümünde bulunan kan damarları bunlardır ki, açıklamaya
gelmiştir. Hepsi tamam üçyüzaltmış kan damarına varmıştır. Hakîm ve şekil
verici olan Allah'ın en güzel şekilde yarattığı insan bedeninde olan
benzersiz sanatları fikiretmeye ve düşünmeye vesile olmak için onda bulunan birbirine benzer
parçaları bu miktarca açıklamakla yetinilmiştir. Bundan sonra
bazı güç ve hisleri, uzuvların şekil farklılığını
dahi iki bölüm ile açıklamağa lüzum görülmüştür. Bedende bulunan sonsuz ince sanatlardan
açıklanan azaların anlatımı kısa kesilmiştir. Zira ki, bedende
yaratılan bütün uzuvların çeşitli cüzlerinin uzun uzun anlatılması ve
durumlarını filozoflar nice yüz kitap ile ancak açıklamışlardır.
(Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir.)