34-BÖLÜM:034:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İki el ve iki ayak kemiklerinin bileşik keyfiyetini,
isim ve özelliklerini yedi madde ile açıklar.
iki pazu kemiklerini
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Pazu kemiği yuvarlak şekil üzere suret
bulmuştur. Ta ki âfet kabulünden uzak olmuştur. Üst tarafı yumru olu, omuz
çukuruna gevşek bir mafsalla girmiştir. Bu mafsala gevşekliğinden, çok
çıkma ârız olmuştur. Bu gevşeklikte iki fayda vardır: biri ihtiyaçtır, biri
emniyet ve selamettir.
İhtiyaç: Bütün yönlerde selamet
harekettir. emniyet ise, sâbittir. Zira ki pazu, her taraftan yana hareket
etmeğe muhtaçtır. Lakin o hareket,
onda çok ve devamlı gelir. Ta ki,
bağlarının kopmasından korkula. Belki pazu, çoğu durumlarda sâkin ve sair
mafsalları hareketli bulunmuştur. O mafallar pazudan ziyade muhkem
yaratılmıştır. Pazu mafsalını dört bağ
tutmuştur. Biri, enine perde gibidir ki, o mafsal,
sair mafallar gbi kuşatıcı olmuştur. İkisi sonundan
inmiştir. Birinin tarafı geniş olup, pazu tarafını çevrelemiştir. biri büyük ve sert
olup, dördüncü bağ ile kargaburun çıkıntısından
inmiştir. Şekilleri geniş olup, pazuya temas etmiştir. Pazu
kemiği göğüsten yana çukur
olup, boşluktan yana yumru kılınmıştır. Ta ki üzerinde toplanmış ve tertip
edilmiş olan adaleler, sinirler ve damarlar örtülmüş olup,
avuçladığı nesne gökçek ve kolay avuçlansın. iki el, birbirinin üzerine rahat
ulaşsın.
Pazunun alt
tarafını üzerine iki bitişik çıkıntı
bileşmiştir ki, iç tarafında olan uzun
ve inci bulunup, bir nesne ile mafsalı olmayıp, ancak sinir ve damarları
korumak için yaratılmıştır. Dış tarafında
olan çıkıntı ie ve üstte olan çukurda
bulunan lokma ile dirsek mafsalı tamam olmuştur. İkisi arasında
bir yeri vardır ki, onun iki tarafında iki oyuk vardır. Üstteki oyuk önde ve
alttaki oyuk arkada vâki olmuştur. Üst oyuğun engeli yoktur. Düzgündür. Fakat ikinci oyuk, daha büyüktür. Göğüs
oyuğuna yakın olan yeri düz olmayıp, oyuğu dahi yuvarlak
bulunmayıp, duvar gibi düz yaratılmıştır. Ta ki onda, kol
çıkıntısı, boşluk tarafından yana hareket edip, ona
ulaştığında dursun. Bu iki oyuğa, iki atabe adı
vermişlerdir. Bu mafsallar, bu yapı üzere düzen
tutmuştur.
Bilek kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri
demişlerdir ki: Bilek, uzunlamasına iki kemikten
oluşmuştur. Onlara: iki bilek kemiği derler. Bunların başparmağa yakın ola üstteki ince
olup, ona, üst bilek kemiği derler. Küçük parmağa yakın olan alttaki,
taşıyıcı olduğundan alt kemik adını almıştır. Üst bilek kemiğinin faydası: Onunla bileğin
hareketi eğilip, bükülücü olmaktır. Alt kemiğin faydası: Onunla bilek kavrama
ve yayılmadan yana hareket eder. Bu iki
kemiğin her birinin ortası ince ve latif yaratılmıştır.
Ta ki, kalın adaleler onları sıkmasıyle
ağırlık veren kalınlıklarından
kurtulmuş olalar. ama etrafı, et ve adaleden arınmış
ve bağlar ile
gizlenmiş oldukları için, mafsalların hareketiyle sert çarpmalara
uğradıkları için kalın ve metin
kılınmıştır. Üst kemik, girintili-çıkıntılı
olup; faydası, eğik hareketlere kabiliyeti olmak bilinmiştir. alt
kemik, yumma ve açmaya yaradığı için düz
yaratılmıştır.
Dirsek mafsalı,
adale ile süt ve alt kemi mafsallarındandır. Üst kemiğin tarafında küçük bir
çukur vardır ki, pazunun boşluk tarafında olan
çıkıntı onda
raptedilmiştir. O çukurda, bu çıkıntının dönmesiyle
eğri hareketler hâsıl
olmuştur. Alt bilek kemiğinin iki çıkıntısı
vardır ki, aralarında (sin) harfine benzer benzer bir yer bulunmuştur. Onun
çukurunda olan yüzeyi yumru kılınmıştır. Ta ki pazunun çukur
tarafında olan yere girip, dirsek mafsalı ondan bileşe. Vakta
ki giren yer, çukur yer üzerinde geri ve süt taraflarına hareket eylese, el
yayılır. Kaçan çıkıntıyı haseden çukurdan duvar eri ayrılsa; eli ziyade
yayılmaktan haps ve men edip, adale ile bilek istikametine yakın olur. Kaçan iki
yer birbirinin üzerinde ön ve üst taraflarına hareket eylese, el
yumulup, bileği pazuda ön tarafa teğet olur. İki
çıkıntının aşağı tarafları, tek bir
şey gibi toplanmış olup, onlardan geniş ve ortak bir çukur
meydana gelir ki, çoğunlukla alt çıkıntıda
bulunmuştur. Bu çukurdan fazla kalan âfetlerden uzak olmak için yumru ve kaygan
yaratılmıştır. Alt bilek kemiğinin çukuru gerisinde uzunlamasına bir çıkıntı vardır ki,
faydası: Korumak ve kollamaktır.
Üçüncü Madde
El ayasının kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
El ayası, bir çok kemiklerden meydana gelmiştir. Ta ki cüzüne erişen
âfet, bütününe erişmesin. El ayası, eli yumduğunda, o kemiklerle
çukurlaşmakta ve büyük cisimler üzerinde avucun çukur olmasıyle, kayganların
tutulması mümkün olsun. Bu kemiklerin mafsalları birbirine
zaptolunmuştur, ta ki dağılmasın. Avucun aldığı nesnelerde tutuşu zayıf
olmasın. Hatta ayanın derisi soyulsa, bu kemiklerin hepsi bitişik ve tek
görünür. Bu bitişme ile bile bu kemikleri birbirine birçok bağlar,
sağlam bağlayıp; bir miktar mutavaat vermiştir. Ta ki avucun içinde
kavramaya yarayan çukurluk meydana gelsin.
Aya kemikleri yedi ve bir de fazla
kemik yaratılmıştır. Ama yedi asıl kemik, iki saf
kılınmıştır. Bir safı,
bilekten yanadır ki, cisimleri ince ve sayları üç
bulunmuştur. İkinci safın kemikleri, parmak taraklarından
yana bulundukları için
geniş olup, sayısı dört bilinmiştir. Şu halde üçü
araya sıkıştırılıp,
bileğe yakın olan tarafı ince ve gayet bitişik
bulunmuştur. Öteki safa yakın
olan tarafı, geniş ve bitişiklikleri az
kılınmıştır. Sekizinci kemik ise, el
ayasının iki safını düzenlemek için değil, belki ayaya yakın olan
siniri korumak içindir. üç kemiğin açlarının birleşmesinden,
onun tek ucu hâsıl olup, iki bilek kemiği uçlarından hâsıl olan geni çukura girip,
ondan mafsal yumulur ve açılır. Alt bilek kemiğinde açıklanan
çıkıntı, aya kemiklerini yakın ola kemiğin çukuruna
girip, onunla mafsal, eğik ve
açık olmuştur.
Tarak kemikleri dört
olup, dört parmağa mukabil gelmiştir. Bu tarak kemikleri, ayaya
yakın olan tarafta birbirine yakın olmuştur. Ta ki bitişik gibi olan kemikleri
ayaya bitişmesi gökçek olsun. Parmaklar tarafından yana bir miktarca açık
olmuştur. Ta ki kemikler, farklı açıklıklara güzel bitişsin. İç
tarafından çukur olmuştur, ta ki genişlik ve
sıkışıklığa yardımcı
olsun. Aya mafsalı ile tarak kemikleri, aya etrafında olan çukurlara,
kıkırdaklara bürünmüş olan tarak kemiklerinden
çıkıntılar girişiyle telif
edilmiş yaratılmıştır.
Parmak kemiklerini
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki,
anatomi bilginleri demişlerdir ki: El parmakları eşyayı
kavramakta yardımcı âletlerdir. Parmakların eti, kemiklerden
hâli yaratılmadı.
Gerçi muhtelif hareketleri sülük ve balık hareketleri gibi mümkün idi. Lakin
parmakların işleri, el titremesi gibi zayıf olmayıp, metin ve kavi olmak için
kemiklerle dolu yaratılmıştır. Bu parmaklar, birer kemikten
yaratılmayıp, müteaddit kemiklerle bulunmuştur. Ta ki işleri zor olmasın. Her parmak üç kemikten
yaratılmıştır. Zira ki, üçden ziyade olsa, ağır eşyayı
zaptetmekten âciz kalırdı. Üçten az olsa, parmakların hareketleri eksik olurdu. Parmak
kemiklerinin uçları ince, kaideleri geniştir. Üsttekiler alttakilerden
boy boy büyük yaratılmıştır. Ta ki yüklenici ve yüklenen arasında
münasebet gökçek olsun. Bu kemikler yuvarlak kılınmıştır. Ta ki
âfetlerden korunmuş kalsınlar. Boşluksuz ve iliksiz, sertlik üzere yaratılmıştır. Ta ki çekme ve
kavrama hareketlerinde metanetleri sağlam ve kuvvetli olsun. Dışları
yumru, içleri çukur bulunmuştur, ta ki tutma ve oğma kolay olsun.
Dış tarafları dahi baş parmak ve küçük parmak gibi parmak olmayan taraflar yumru
kılınmıştır; ta ki sıkışma anında âfetlerden korunmuş olan
yuvarlak şekle benzesin. İçlerinde et az olmuştur. Ta ki onları koruyup ve örtüp, kavrama
ile temas olunan nesnelerin altında eğilici
olsun. Dış tarafları etsiz kılınmıştır.
Ta ki, ağır olmayıp, hafiflik
bulsun. Parmakların etrafında tırnaklar olmuştur. Ta ki uçları, etkili silah yerini
tutsun. Parmakların uç etleri çoktur. Ta ki birine
yapıştığında iyice tutsun. Orta parmağın
mafsalı uzun olup, ötekilerininki daha kısa
olmuştur. Ta ki, kavrama sırasında parmakların etrafı eşit olup, avucun
içinde boş yer kalmayı, muntazam olsu. Kavranan yuvarlak üzerinde el ayası ve
parmaklar çukurlaşıp, her taraftan ona temas kılsın.
Baş parmaklar, diğer
dördünden daha kısa ve kalın yaratılmıştır. Ta ki hepsine mukavemette muadil kalsın.
Eğer baş parmak, kendi yeri
gerisinde konulsaydı, faydası
kalmayıp, engelleri peyda olurdu. Zira ki eğer baş parak, elin içinde
olsaydı, el içiyle ola işlerin çoğu yapılamazdı. Eğer
küçük parmak tarafında konulsaydı,
iki el, kavradıkları nesnede, birbirine mukabil ve uygun gelmezdi ve birbirine
yardım edebilmezdi. Eğer elin sırtına olsaydı, ziyade
uzak olup, yararı kalmazdı. Başparmak, tarak kemiğine bağlanmadı. Ta
ki kendi ile dört parmak arasında mesafe dar olmaya. Şu halde, vakta ki, dört
parmak bir taraftan, bir nesneyi kuşatıp, başparmak ta onlara mukavemet
eylese; elin, bir büyük nesneyi alıp kavraması mümkün olur ve bir
tarafla başparmak, avucun kavradığı nesnenin azası benzeridir ki, onu örter. Bütün
parmakların asâyişi, rutubetli ve yapışkan
kılınıp, birine giren rutubetli ve yapışkan
kıkırdak ve çukurlara bitişik
yaratılmıştır. Ta ki onunla rutubetleri sürekli olup,
onlara hareketlerinden kuruluk gelmesin. Mafsallarını, kuvvetli
bağlar sarıp, kıkırdak örtüleriyle bitişik
yaratılmıştır. Ta ki muhkem olsunlar. Ziyade sağlamlık için mafsallarında bulunan
açıklıkları, küçük kemikler ile doldurulup, metanet verilmiştir. Bunlara: Semsemaniye derler.
Tırnaklar dört fayda için yaratılmıştır.
Birinci faydası: Bir nesneyi bağlayıp düğümlemekte; parmaklara dayanak
olmaktır. İkincisi: Onlarla ufak nesneleri kaldırıp toplamaya kudret bulmaktır.
Dördüncüsü: Bazı vakitler, gerektiğinde, silah gibi onlarla düşmandan intikam
almaktır. Tırnakların etrafı, yuvarlak kılınmıştır. Ta ki
çarpma âfetlerinden korunsunlar. Yumuşak kemiklerden yaratılmıştır. Ta ki
sert nesnelerle karşılaşmada kolaylıkla eğilip, selametle bükülsünler. Mukavemetle
yarılıp ve kırılmayıp, sağlam kalsınlar. Kazınma ve törpülenme taraflarında
bulunmuşlardır. Onun için büyüyüp ve gelişip, uzar
kılınmışlardır. Ta ki çarpmalarda
mahvoldukça yine tamam olsunlar. Uzadıkça,
kesmekle karar bulsunlar.
Beşinci Madde
Kasık kemiklerini
ve kalçayı bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki,
anatomi bilginleri demişlerdir ki: Bedende bulunan kemiklerin biri dahi
kasık kemiğidir. O, kuyruk sokumu yanında sağlı ve sollu iki kemiktendir
ki, kasığın ortasında sağlam bir mafalla birbirine bitişmiştir.
Bunlar, adı geçen üstteki kemiklerin yesası gibi bilinmiştir. Alttaki kemiklerin
hepsinin yüklenicisi ve nakledicisi bulunmuştur. Bu iki kemiğin her biri
dört cüze taksim olunmuştur. Boşluktan yana olan parçalarına
hâsıla kemiği ve harkafe kemiği adı verilmiştir. Önden
yana olan parçalarına
kasık kemiği denmiştir. Arkadan yana olan
parçalarına virek kemiği denilmiştir. içe ve
aşağıya olan parçalarına kalça payı denilmiştir. Zira ki, bularda, iki kalça
kemiklerinin yumru uçları girecek oyuklar bulunmuştur. Bu iki kemik üzerinde
meni âletleri, rahim, makat, mesane gibi latif azalar konulmuştur.
İki ayağın faydası: iki nesnedir. Biri nizam,
üzere ayakta durmaktır ki, iki ayak ile sabit ve kaimdir. Biri
yukarı çıkma, inme ve düz durma durumlarında intikallerdir. iki
kalça ve iki ayak ile bu intikaller yapılır. Zira ki, eğer
ayağa bir âfet erişse, ayakta durma düzeni zor olur. İntikal kolay ve rahat olur. Eğer kalça ve baldır
adalesine bir âfet erişse, o vakitte ayakta durma kolay olur, intikal zor olur.
Ayak kemiklerinin birincisi iki kalça kemiğidir ki, bedende olan
kemiklerin en büyüğüdür. Zira ki, bu iki kemik, üstlerinde olanı
yüklenici ve altlarında olanı nakledicidir. Bu iki kemiğin üst tarafları
kubbe gibi yumru olup, hakk'u-l vikete olan çukura girmiştir. Bu iki kemik, önden ve
boşluktan yana yumru, geri ve içeriden yana çukur ve kesik
kılınmıştır. Ta ki büyük adleleri, sinirleri, birçok damarı gökçek koruyup; hepsinden
düz bir nesne hâsıl olup, onula oturuş daha güzel olsun. Eğer
hakk'u-l virek beraberinde düz konulsaydı, iki oyluk arası uygunsuz ve geniş
olup, yamuk olurdu. Bu iki kemiğin alt tarafında diz mafsalları için her
birinin iki çıkıntısı vardır. Diz mafsalından önce baldır kemiklerini
beyan ederiz, ta ki ondan diz mafsalı ortaya çıka.
Altıncı
Madde
Baldır kemikleri ve iki diz mafsalını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
bilek gibi baldır dahi iki kemikten yaratılmıştır.
Biri büyük ve uzundur ki, ona büyük kasba denilmiştir. Biri küçük ve kısadır ki; üst
tarafı kalça kemiğine bitişik olmayıp, ona küçük kasba adı
verilmiştir. Kalça gibi baldır kemiğinin boşluktan yana yumruluğu
bulunmuştur. Küçük kasba, alt tarafta içten yana yumru yaratılmıştır. Ta ki onlarla baldır adaleleri ve sinirleri muntazam olsun. Hakikatte baldır,
o büyük kasbadır ki, kalça kemiğinden kısa bulunmuştur. Ta ki,
hareket için hafif olsun. Bu baldıra bir mutedil miktar verilmiştir ki; ne üstünü
taşımaktan âciz olur; ne hareketten zorluk bulur. Bununla bile küçük kasba ile
dahi ona kuvvet ve sağlamlık verilmiştir. Küçük kasbanın
bu sağlamlığından dahi büyük kasba ie aralarında olan sinirleri ve
damarları örtücü ve koruyucu bulunmuştur. Mafsal önünde büyük kasbaya
iştirakle yumulma ve yayılmaya kuvvet vermek için yaratılmıştır.
Diz mafsalı: Kalça kemiğinin
alt tarafında olan iki çıkıntının baldır kemiğinin üst tarafında
bulunan iki çukura girmek ile hâsıl olmuştur. Bunlar, birer lif bağı ile
bağlanmış olup, iki taraftan iki metin bağ ile muhkem düğümlenmiştir.
İkisinin önleri diz kapağı kemiğinde
yerleşmiştir. Diz kapağı ayrı bir
yuvarlak kemiktir ki, ona diz gözü denilmiştir. Bunun faydası, diz üzerinde oturma
anında diz mafsalını ayrılmaktan bu kemik ile koruyup, emniyet bulmaktır. Bu
ağır bedeni taşıyan mafsal, hareketi ile kuvvet verip, ona direk olmaktır. Ve
bu kemiğin yeri bu mafsalın önünde bulunmuştur. zira ki bu mafsala
ani saldırı ve çarpma çoğu zaman ön taraftan olur, bilinmiştir. ama
geri taraftan yana ani çarpma olmayıp, sağ ve sol tarafa eğilmesi az
bulunmuştur. Şu halde ani kalkma ve oturmalarda diz mafsalına ön taraftan zor
zahmet gelmekle ihtiyat kılınmıştır.
Yedinci Madde
Ayak kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Ayak, ayakta sebat için âlet
yaratılmıştır. Şekli, ayakucu tarafına
uzamış bulunmuştur. Ta ki üzerine dayanma ve dinelmeye
yardımcı olsun. İç taraftan yana beli ince
kılınmıştır. Ta ki ayakta durma durumunda ön
tarafı ayaktan yana dönük olup, yürürken atılacak
ayağın dayanmakla, yürüme düzeni uygun olsun. Dikenli olan yere, ayak
bastığında tabanı üzere olup, diken ona şiddetle batmasın. Yuvarlak nesnelere ayak
ayası, kolay ve sağlam basıp, bir tarafa kayıp gitmesin. Ayağın
çok kemikten oluştuğundan nice faydaları bilinmiştir. Biri budur ki: Ayak,
bastığı nesneyi gerektiğinde sağlam basıp sabit olmaya kadir bulunmuştur. Zira
ki ayak, bastığı nesneyi el ayasının kavradığı gibi kavrar
bilinmiştir. Sair faydaları, çok kemikli olan azanın sayılan faydalarının
aynısı bulunmuştur.
Bir ayağın kemikleri yirmialtı
adet olmuştur. Biri topuk kemiğidir ki, onunla bacak mafsalı
tamamlanmıştır. Biri ökçe kemiğidir ki, ayakta durmanın temel direği onunla
bulunmuştur. Biri kayık kemiğidir ki, ayağın ortası onuna yerden kalkıp ön
tarafı dahi onunla yere gelir. Ayak bileğinin dört kemiği vardır ki,
onlarla ayak taraklara bağlanır. Biri merdiven kemiğidir ki, altıgen
şeklindedir. O, ayağın dış tarafından yana konulmuştur. Ta ki, yer üzerinde o
tarafın sebatı gökçek bulunsun. Beş kemik dahi tarak için
yaratılmıştır.
insanın ayak topuğu
diğer hayvanların topuğundan daha çıkıntılı
kılınmıştır. Ayağın hareketinde
faydalı olan kemiklerin en yararlı topuk bulunmuştur. Nitekim ayağın sebatında
faydalı olan kemiklerin en lüzumlusu topuk bilinmiştir. Topuk, daha önce
açıklanan iki baldır kemiğinin yuvarlak tarafları arasında
konulmuştur ki, onu üst tarafından, kafasından, dış tarafından ve iç tarafından
kuşatmıştır. Onun iki tarafı, topuk kemiğindeki çukura girmiştir. Bu topuk, bacak
ile ökçe arasında bir vasıtadır ki, onunla birbirine gökçek bitişmesi
bulunmuştur. O ikisi arasında mafsal, metin olmuştur. Topuk ortada
bulunup önünden kayık kemiğine, mafsal bağı ile bağlanmıştır.
Kayık kemiği, geri tarafından ökçe kemiğine, ön tarafından bilek kemiğinin
üstüne, dış taraftan yana bacak kemiğine bitişmiştir. ökçe,
topuğun altında konulup, kendi sert, arka tarafı yuvarlak
yaratılmıştır. Ta ki, afetlere mukavemet edip, sertlikle
isabet eden nesneleri iyi tarafa atsın.
Alt tarafı düz kılınmıştır. Ta ki, düz basması kolay olup,
bastığı nesne üzerinde rahatla karar etsin. Ölçüsü büyük olmuştur. Ta ki, bedenin
yükünü taşımaya kudreti yetsin. Şekli, uzun üçgen olup, yavaş yavaş
incelip, ayağın ortasında dış tarafına
ulaştığında son bulmuştur. Ta ki,
ayağın çukuru arkadan ortaya doğru yavaşlıkla gitsin.
Ayak bileği, el bileğine
uymaz. Zira ki, ayak bileğinin kemikleri bir saf; el bileğininkiler iki saf
bilinmiştir. Bu bileğin kemik sayısı, ondan az kılınmıştır.
Zira ki, kavrama ve harekete ihtiyaç, elde çok bulunmuştur. Ayaktan istenen, sebat ve sağlamlık bilinmiştir.
Mafsal ve kemiklerin çokluğu sebat ve sağlamlığa zararlı
olduğu gibi, yoklukları dahi sebat ve sağlamlığa zararlı olduğundan, insan
ayağı bu biçimde yaratılmıştır.
Ayak tarağı, beş kemikten bileştirilmiştir.
Ta ki, her birine beş parmaktan biri bitişip, bir safta dizilsinler. Ayağın
parmakları, elinkilerden daha kısadır. Zira ki, ayakta istenen metanet, elde kavramak
bulunmuştur. Ama baş parmak iki büyük boğumdan ve ondan başka
parmakların hepsi üçer boğumdan yaratılmıştır. Ta ki, yürüme
hareketi düzenini bulup, yürüyüşünde âhenk olsun.
Böylece insan bedeni semsemelerle (susam şeklinde kemik)
birlikte toplam üçyüz kemikten oluşmuştur. Bu bileşim üzere bulunan
şaşırtıcı terkipler, akıl sahiplerine ibret olmuştur.
Şaşırtıcı şekillerinde benzersiz
yaratıcıyı fikreden ve düşününe akıllılara hayret
gelmiştir. Şaşanlar, bu sanat şaheseri binadan çok ibret alıp, nice izzet ve lezzet
bulmuştur. Yaratıcı ve şekil veren Allah, münezzehtir, deyip hayrette kalmıştır.