31-BÖLÜM:031:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Azanın fayda, mahiyet ve keyfiyetlerini, isim ve
kuvvetlerini, doğuş ve özelliklerini dört madde ile ayrıntılı olarak
açıklar.
Azaların mahiyet ve keyfiyetini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Dört esasın birinci mizacından doğan bedenin karışık
cisimleri olduğu gibi, dört karışımın dahi birinci mizacından
doğan beden azalarının cisimleri olmuştur. Bazı aza tek ve bazısı bileşik
suret bulmuştur.
Tek uzuv odur ki, hangi his olunan cüzünü alsan, sayı ve
cisimde cüzü bütününe ortak olur. Kemik, et ve sinir
gibi. Bunlara, cüzleri benzeşen azalar denir.
Bileşik uzuv odur ki, hangi cüzünü
alsan, ne sayıda, ne isimde bütününe ortak olmaya. Yüz, el ve ayak gibi.
Zira ki, yüzün bir cüzü, yüz değildir. Bunlara: Alet uzuvlar derler. Zira ki hareket ve işlerde
tamamen nefsin âletleri olmuşlardır. Cüzleri benzeşen azanın
birincisi kemiktir. Sert yaratılmıştır. Zira ki kemik, bedenin
esası, uzuvların hareketinin direği bulunmuştur. Sonra kıkırdaktır ki,
yumuşaktır. Katlanabilir. O, kemikten daha yumuşak, sair uzuvlardan daha sert
kılınmıştır. Bunun yararı; yumuşak uzuvlara kemiklerin bağlantısı bununla gökçek
olmaktadır. Ta ki yumuşak ile sertin vasıtası olup; vurma
ve düşme zamanlarında her uzuvdan, yumuşak olan uzuv incinmeye. Sonra sinirlerdir ki,
dimağdan ve omurilikten bitmişlerdir. Katlanmakta esnek, gerilmekte sert olan
beyaz cisimlerdir. His ve hareket için olan aza, bütünüyle sinirlerle
tamamlanır. Sonra kirişlerdir ki, adalelerin çevresinde bitmiş, sinirlere benzer cisimlerdir.
Hareketli uzuvlara tam bağlıdır. Kâh adalelerin
sıkılması ile kirişler dahi çekilmiş olup; hareketli uzuvları çeker. Kâh adalenin
yayılmasıyla ve kendi yerine dönmesiyle kirişler rahatlayıp, uzuvları durumu
üzere yayarlar. Sonra kemik başlarındaki iplikçiklerdir ki, kemiklerden bitmiş,
sinirlere benzeyen cisimlerdir. Bunların adalelere uzananlarına, mutlak
bağ derler. Kemiklerin mafsallarını ve sair uzuvları
bağlayanlara ökçe bağı derler. Bu Adı geçen bağların hiçbirin hissi yoktur. Ta ki
kendilerine lazım gelen hareket fazlalığıyla diğer işlerde
incinmeyeler. Bunların faydası, uzuvları birbirine bağlamaktır. Sora atar
damarlardır ki,yürekten çıkarlar. Uzun ve içleri boştur ki; uzunları sinirlere, cevherleri
bağlara benzerler. Bunların öyle açılıp kapanan hareketleri
vardır ki, sükûnet ile ayrılmıştır. Bunlar can
damarlarıdır. Faydaları budur ki, bunlar, yürekten duman buharını saçmakla,ona rahat verip, ruhu bedenin
uzuvlarına tevzi için halk olunmuştur. Sonra toplar damarlardır ki, toplar
damarlara benzer cisimlerdir. Karaciğerden bitmişlerdir. Hepsi de sakindir. Bunlar kan damarlarıdır. Faydaları budur ki, bunlar
karaciğerden kanı, bedene tevzi için yaratılmıştır. Sonra zarlar (perdeler)dir
ki, ince ve hisleri olmayan latif sinirlerden dokunmuş cisimlerdir. Sair cisimlerin
yüzeylerini örterler. Nice faydaları vardır ki: Biri, bütün
uzuvları yapı ve şekilleri üzere korurlar. Biri dahi kendi lifine bitişik olan sinir ve
bağlar vasıtasıyla uzuvları birbirine bağlarlar.
Böbrekleri sulbe bağladıkları gibi. Bir faydası dahi akciğer, karaciğer, böbrek,
dalak benzeri hissî olmayan uzuvların cevherlerinde, bu zarların kendilerine
değen bizzat hassas olup, lifli olan cisimlerine değeni ârizî olarak
hissedici olmalarıdır. Sonra ettir ki, bedende olan bütün bu
azanın aralarındaki boşlukları doldurur.
Alet olan uzuvlar, bunlardan bileşen uzuvlardır ki,
inşaallah bundan sonra onlar dahi açıklanır.
Uzuvların isimlerini ve kuvvetlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
bedende olan azadan her bir uzvun kendi nefsinde tabii bir kuvveti vardır
ki, o uzvun beslenmesi işi, ancak o kuvvetle
olur. O kuvvet gıdayı, çeker, tutar ve ondan fazlayı
dışarı atar. Uzuvların hepsinden kuvvetli olan, dimağ
ve karaciğerdir. Zira ki bu ikisi
yürekten hayati kuvvet, tabiî hararet ve ruhu kabul edip, dimağ bütün
hislerin başlangıcı olup; karaciğer, bedenin bütün uzuvlarının besleyicisi
olmuştur. Yürekten gayri. Zira ki yürek, göğsün içinde sol meme altında karaciğer nevinden
ve onun renginde fincan şeklinde şerefli ir uzuv ve latiftir ki, onun
aşağı tarafında, alt yüzeyi ortasında gözbebeği, benzeri siyah bir nokta vardır
ki, en latif azadır. ismi süveydadır. Ruhun kaynağı ve kuvvetlerinin
toplamıdır. Hayvanî ruhun ve insanî nefsin birlikte bulunduğu yer ve Rabbanî
ilhamların iniş yeri, Hüda'nın nazargâhıdır. Bütün uzuvlara hayat,
hareket, idrak ve gıda verip, besleyendir. Bütün kuvvetlerin ve uzuvların hizmetçisi ve
uşağıdır. O, bedenin emîridir. Şu halde bedenin bazı uzuvları
reis, bazısı reis hizmetçisi ve bazısı ne reistir ne de
hizmetçi.
Reis uzuvlar, o azadır ki; bedende
olan ilk kuvvetlerin başlangıç yerleridir. Şahsın
bekası ve nevin bekası onlara muhtaçtır. Şahsın
bekası hasebiyle olan reis uzuvlar üçtür: Biri
yürektir ki, hayat kuvvetinin başlangıcıdır. Biri
dimağdır ki, his ve hareket kuvvetinin başlangıç yeridir. Biri dahi karaciğerdir ki
beslenme kuvvetinin başlangıç yeridir.
Nevin bekası hasebiyle reis ola
uzuvlar, yine yukarıda sayılan bu üçüdür. Nevin bekasına mahsus olan
dördüncü uzuv tenasüldür ki, onlar nesli koruyan meniyi doğurmak için kendilerine
muhtaç olunandır. Erkek ve kadın organlarının tam
yapısı olan mizacı ifade ederler.
Hizmetçi olan uzuvların
bazısına hazırlayıcılık, bazısına
yerine getiricilik gibi hususi hizmetler
vardır. Hazırlayıcılık hizmeti reisin işinden önce, yerine getiricilik
hizmeti reisin işinden sonradır. Yüreğin hazırlayıcılık
hizmetini gören akciğer, yerine getiricilik hizmetini gören atar damarlar gibi. Dimağın hazırlayıcı
hizmetçisi karaciğer ve sair ruh uzuvları ve gıda uzuvları gibidir. Yerine getirici hizmetçisi sinirler gibidir. Karaciğerin
hazırlayıcı hizmetçisi mide gibidir. Yerine getirici hizmetçisi toplar damarla gibidir.
Tenasül uzuvlarının hazırlayıcı hizmetçisi, onlardan önce meniyi
doğuran aza gibidir. Yerine getirici hizmetçisi, erkeklerde zekerin
deliği ve husyeler arasında olan damarlardır. Kadınlarda
meniyi iten damarlardır. Rahimdir ki, meninin yararlanışı onda tamam
olup, cenin oluşacak yerdir.
Ceninin azasını
oluşumunu bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Cüzleri benzer olan beden uzuvlarının hepsi,
iki meniden oluşur. Et ve yağ buna girmez.
Zira ki bu ikisi, kandan oluşur.
Şu halde et ve yağdan başka cüzleri benzer olan uzuvlar, peynir mayadan bağlandığı
gibi, babanın menisinden bağlanır. Bütün bu uzuvlar peynir sütten
oluştuğu gibi ananın menisinden oluşur. Nitekim mayanın ve sütün her biri,
kendilerinden hâsıl olan peynirin bütün cevherlerinden birer cüzdür. Bunun gibi menin her birisi, rahimde
olan ceninin bütün cevherlerinden birer cüzdür. Bundan sonra hamile
kadının hayız kanı, rahimde oluşan ceninin göbeği
yolundan gıdası olup, onunla büyüyüp gelişir. Pıhtılaşıp, öneki
azası arasında olan boş yerleri doldurup, et ve yağ olur.
Kanın fazlası, nifas vaktine kadar kalıp, ondan analık tabiatı
dışarı atar. Doğumda sonra, çocuğun karaciğerinin
oluşturduğu gıda kanı, göbekten
aldığı kanın yerine gidip, göbeği kapayıp, o
kandan oluşan et ve yağ, bu kandan
oluşmaya başlar.
Et, kanın metininden oluşup,
sıcaklık ve kurulukla bağlanır. Yağ, kanın sulu ve yağlısından
oluşup, bağlanır. Onun için sıcaklıkla çözülür.
İki meniden oluşan azanın birisi
bedenden ayrılsa, bir daha o uzuv hakiki bir bitişmeyle yerine gelmez. Bir cüzü
eksik olsa, onun karşılığında bir şey bitmez. Ancak çocukluk
çağında, çocuğun dişi biter. Kandan oluşan uzuv, telef olmasından sonra yine tamam bitip, benzerine
bağlanır. Et gibi.
Dördüncü Madde
Beden uzuvlarının faydalarını ve
özelliklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Hassasve hareketli olan bütün uzuvların his ve hareketinin
başlangıç yeri kâh biry sinir olur ve kâh farklı olup, her kuvvetin
başlangıç yeri bir başka sinir olur. Zarlara sarılmış ola iç organların
zarlarının kaynağı, göğüs ve karnın iki tarafında bulunan zarların
birisindendir.
Göğüste olan zarlar; akciğer, atar ve toplar damarlar
gibi azanın zarlarının kaynağı kaburga kemiğidir. Boşlukta olan aza ve damarların zarlarının kaynağı
karın adalesindendir.
Etten olan bütün aza, ya liflidir,
adalede olan et gibi. Veya onda lif olmaz, karaciğer gibi. Bedenin
hareketleri ise ancak lifi ile olur. Gerek iradî olsun, gerek tabiî olsun: İradî
hareket, adale lifiyle olur. Tabiî hareket, et ve damar gibi. İradî
hareketle tabiî hareketten bileşen hareket: Bu iki hareket uzunluk ve en
bulunan bir yapıya mahsus lif olur. Şu hale çekmek için uzlaşan,
itmek için tersi ve tutmak için ikisi arası lif gereklidir. Azadan aort gibi bir
tabakalı olan uzvun üç kısım lifi birbirine benzerdir. İki
tabakalı olan uzvun dış tabakasında lif birbirine muhaliftir. İç tabakasında
lif enlidir. İçinin iç yüzeyinde lif uzunlamasınadır. Ancak bir
tarz üzere yaratılmıştır ki, çekme lifi ile itme birlikte olmayıp, belki çekme lifi
ile tutma lifi birlikte olsunlar. Ancak bağırsaklarda değil.
Zira ki, bağırsakların tutmaya şiddetle ihtiyacı
yoktur. Her zaman çekmeye ve itmeye
muhtaçtırlar.
Kendi cevherinden uzak olan cisimleri
kuşatan sinirsel azaların bazısı bir tabakalı, bazısı iki
tabakalı bulunmuştur. İki tabakalı
yaratılanlarında nice faydalar vardır. Birinci
fayda: İçlerinde olan cisimlerin hareketi kuvvetiyle yarılmaktan
korumaktır. Can damarları gibi. İkinci fayda budur ki: İçlerinde bulunan saklı cisimler, ayrışma ve
çıkmadan iki kat korunmuş olur. Can damarlarında olan ruh ve
kan gibi. Üçüncü fayda budur ki: İtme ve çekmede, o uzuv kuvvetli harekete
muhtaç olduğunda, itme âleti bir tabakasında, çekme âleti bir
tabakasında başka bulunsunlar. mide ve bağırsaklar gibi. Dördüncü
fayda budur ki: O uzvun sinirsel iç tabakasını korumak için, dış et
tabakası hazım için ayrılmış olsun. Zira ki hazmeden, hazmedenle karşılaşmaksızın kuvvetiyle
ulaşır olmak mümkündür.
Bazı uzuvların mizacı kana yakın olup, kan ona
gıda olmak için birçok değişikliklerde tasarruf etmeğe muhtaç olmaz. Et
gibi. Onun için ete ulaşan gıda, bir müddet kalıp sonra et gıdası olmak
için onda boşluk ve karıncık yoktur. gıda, ete düştüğü saatte, ona meyledici
olur. Bazı aza, kandan uzak mizaçlı olup, kan ona değişmekte çok
değişime muhtaç olur; kemik gibi. Onun için gıdası, onda bir müddet kalacak ya bir
boşluk vardır; ayak ve bilek kemiği gibi. Veya ayrı boşluklar vardır;
alt çene kemiği gibi. Böyle olan aza, vaktinde gıdadan ihtiyaç üstü alır ve çeker.
Ta ki yavaşlıkla kendi nefsine dönüştüre. Kuvvetli aza, kendi
fazlalıklarını zayıf olan komşularına iter. Yürek iç organlara, dimağ kulak
arkasına, karaciğer bunun iki yanına ittikleri gibi.