(Sübhane rabbike) demek, (Bütün insanların üstünde, akılların ermediği kemalatın, üstünlüklerin sahibi olan senin gibi bir Peygamberi yaratan, yetiştiren Rabbin, her ayıptan münezzehtir) demektir. Halbuki, (Sübhane rabbina) demek, (Biz günahı çok, asi kulların yaratanı, yetiştireni her ayıptan münezzehtir) demektir. Allahü teâlâyı tenzih etmekte, sena etmekte günahkâr kulları araya sokmanın, ne kadar yersiz olduğu, ilmi ve aklı olan kimse için, pek meydandadır. O halde (Sübhane rabbike) makamı, (Sübhane rabbina) makamından, edep, fesahat ilimleri bakımından, kat kat daha yüksektir. Yani (Sübhane rabbike) demek, (Sübhane rabbina) demekten, tenzihe ve senaya daha ziyade uygundur. Âyet-i kerimede Allahü teâlâ, kendi kendini meth ve sena ediyor. İnsan, bundan daha iyi sena yapabilir mi?

Soru: İlmihal'de, Sübhane Rabbike âyetini namazda ve namaz dışında okumanın çok sevap olduğu bildiriliyor. Bu âyeti namazda, selamdan önce, Salli barik ve Rabbena okuduktan sonra mı okuyacağız yoksa dua ederken mi? Başka nerelerde okunur?

CEVAP

Sübhane Rabbike âyeti bir çok yerde okunur. Birkaçını bildirelim:

1- Zammı sure olarak okunur.

2- Kur’an-ı kerim okunduktan sonra okunur.

3- Dine aykırı olmayan toplantıdan sonra okunur.

4- Namaz bitip dua ettikten sonra da okumak çok sevaptır. 11 kere İhlas-ı şerif, bir kere Kuleuzüler okunur ve 67 Estagfirullah denerek yetmişe tamamlanır. On kere (Sübhanallahi ve bi-hamdihi sübhanallahilazim) denir. Sübhane Rabbike âyeti de okunur.

Namazdan sonra, duayı Sübhane Rabbike âyetini okuyarak tamamlamalı. (Dürr-ül-muhtar, Dürer)

Soru: İlmahal’de, (Resûlüllah “sallallahü aleyhi ve sellem” namazdan selam verince, Sübhane Rabbike âyet-i kerimesini okurdu) hadis-i şerifi bildiriliyor. Bunu namazdan sonra okumak uygun olur mu?

CEVAP

Hayır, uygun olmaz. O hadis-i şerifin yazılma maksadı, Sübhane Rabbike âyetini değiştirip Rabbina denmemesi gerektiğini bildirmek içindir. Selamdan sonra nelerin okunacağı İlmahal’de açıkça bildiriliyor. Sünnetle farz arasında Allahümme entesselam’dan başka bir şey okunmaz. En sonda da, üç istigfar, Âyet-el-kürsi ve diğer tesbihler okunur. Orada başka bir şey okumak, araya başka dua, tesbih ilave etmek bid’at olur.

İslam Ahlakı kitabında da, farzı kılar kılmaz veya sünnetle farz arasında okunması hadis-i şerifle bildirilen dualar yazıldıktan sonra, böyle duaları, Hanefî mezhebinde duadan sonra okumak gerektiği bildiriliyor. Yine İlmahal’de deniyor ki:

(Sünnetle farz arasında konuşmak veya dua, zikir okumak, sünneti sakıt etmezse de sünnetin sevabını azaltır. Sünnetten sonra yalnız, Allahümme entesselam okunur. Fazla bir şey okunursa, sünnet namazı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Bazı âlimler, sünnet sakıt olur, tekrar kılınması lazım olur demişlerdir.)

İkinci bir husus da, biz hadis-i şerifle amel edemeyiz. Mezhebimizin hükmü ne ise ona uymamız lazımdır. Birkaç örnek verelim:

1- Hadis-i şerifte, denizden çıkan her hayvanın yenileceği bildiriliyor. Üç mezhepte de denizden çıkan her hayvan yenir. Ama Hanefî mezhebinde deniz haşaratı yenmez, balıktan başkası yenmez.

2- Yine hadis-i şerifte, kan aldırmanın ve vücuttan çıkan kanın abdesti bozmayacağı bildirilmiştir. Üç mezhepte de çıkan kanlar abdesti bozmaz, ama Hanefî mezhebinde kan çıkınca abdest bozulur. Biz mezhebimizin hükmüne uyarız, kan çıkınca abdestimiz bozulmuş olur.

3- Bir başka hadis-i şerifte de, Fâtiha okumadan kılınan namazın sahih olmadığı bildirilmiştir. Bunun için Şâfiîlerin, imam arkasında da, Fâtiha okumaları farzdır. Hanefî mezhebinde ise harama yakın mekruhtur. Mezhebimizin hükmüne uymayıp hadis-i şerife uymaya kalkarsak mezhepsiz oluruz.