Soru:
Kur’ana sonradan iki âyet ilave edildiğini söyleyen ve kendini peygamber olarak
ilan edip bâtıl bir din kuran, Rashat Khalife isimli Mısırlı biri diyor ki: (1- Namaz vakitleri altıdır.
Bunlara
bir cevap verir misiniz?
CEVAP
Yerli
mezhepsizlerden aynı şekilde konuşanlar olduğu gibi, (Namaz
üç vakittir diyenler) de vardır.
(Yalnız Kur’an) diyenler, kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmazlar.
Dinsizliklerini örtmek için Kur’anı paravan olarak kullanıyorlar. Kur’anı en
iyi anlayan Peygamber efendimiz değil
mi? Kur’anda (Resulüme uyun!) denmiyor mu? Resulullah ömrünün sonuna kadar beş vakit
namaz kılmadı mı? (Namaz vakti üçtür veya altıdır)
demek, Ya (Resulullah Kur’anı anlayamadı)
demektir veya (Anladığı hâlde yanlış uyguladı)
demektir. En kötüsü de (Resulüme uyun!) emrini
çiğneyerek kendi anladığını ölçü almaktır.
Şimdi
maddeler hâlinde her birine cevap
yazalım:
1-
Peygamber efendimiz, bize namazın beş
vakit olduğunu açıkça bildirdi. Ömrünün sonuna kadar hep beş vakit namaz kıldı.
Artık başka delil aramak gerekmez. Nisa sûresinin 103. âyetinde, (Namaz, belli vakitlerde farz kılındı) buyurulup,
ayrıca, beş vaktin hepsi de diğer âyetlerde bildirildiği hâlde, beş vakit namaz
ifadesinin geçmeyişi, kutuplarda ve buralara yakın yerlerde, beş vaktin
tamamının teayyün etmemesindendir. (Nimet-i İslam)
İsra
sûresinin, (Güneşin kayması anından, gecenin
kararmasına kadar ve
Kaf
sûresinin, (Güneşin doğuşundan ve batışından önce ve
İbni
Abbas hazretlerine, (Resulullah beş vakit namaz
kıldırıyor. Kur’an-ı kerimde beş vakit namazı bildiren âyet hangisidir?)
diye sual edildiğinde, şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
(Akşama girerken, sabaha ererken, gündüzün sonunda ve
(Akşama girerken) ifadesinden maksat,
Nur
sûresinin 58. âyet-i kerimesinde, (salât-ı fecr =
Peygamber efendimiz, Bekara sûresindeki, (Namazları ve vusta namazını kılın!) mealindeki 238.
âyet-i kerimeyi açıklarken, (Vusta namazı ikindi
namazıdır) buyurdu. (İ. Ahmed)
Bu
âyet-i kerimede, (Namazları ve orta namazı [ikindi
namazını] kılın!) buyuruluyor. Arapça gramere göre, namazlar [salevat]
denince, ikiden fazla namaz anlaşılır. Çünkü iki namaz demek için, salevat
[namazlar] değil, salateyn [iki namaz] denilir. Vusta [orta] namaz ikindi
namazı olduğuna göre, ikindi hariç, öteki namazların sayısı iki olamaz, ikiden
fazla olması gerekir. Üç de olamaz. Çünkü VUSTA NAMAZI hariç 4,6 gibi çift
sayılı olmalı ki, orta namaz [ikindi namazı]
ortada olabilsin. Yani ortadaki namaz ikindi olduğuna göre, ondan önce
iki namaz, ondan sonra da iki namaz bulunduğu meydana çıkar. Diğer âyetlerdeki
namaz vakitleri de dikkate alınınca, namaz vakitlerinin beş olduğunda hiç şüphe
kalmaz.
(Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru
namaz kıl! Çünkü güzellikler kötülükleri [günahları] giderir. Bu, iyi
düşünenlere bir öğüttür.)
[Hud 114]
Gündüzün
iki tarafındaki namazlar
Burada
(Hasenat = Güzellikler) den murat beş vakit
namazdır. (Medârik, Beydâvî)
Kitap
ve Sünnet’ten sonraki delil İcma’dır. Peygamber
efendimiz, Eshab-ı kiram ve onlardan sonra bugüne kadar gelen bütün
âlimler, beş vakit namaz kılmış, bu hususta kesin bir İcma hâsıl olmuştur.
İmam-ı a'zam, diğer üç mezhebin imamları ve Ehl-i sünnet âlimlerinin tamamı
hadis-i şeriflere uyarak (Namaz beş vakittir)
derken, Mısırlı fellahın (Namaz altı veya üç vakittir)
demesinin ne önemi olur?
İslam
âlimleri de, beş vakit namazın nasıl kılınacağını kitaplara yazmışlar, böylece
Kıyas-ı fukaha ile de namazın beş vakit olduğu sabit olmuştur.
Namazın
beş vakit olduğuna dair hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
İslam
beş şey [temel] üzerine kuruldu:
1-
Allah’a ve Muhammed aleyhisselamın Onun resulü olduğuna inanmak,
2-
Her gün beş vakit namaz kılmak,
3-
Senede bir kere malının kırkta birini Müslüman olan fakirlere zekât vermek,
4-
Ramazan-ı şerif ayında her gün oruç tutmak,
5-
Mekke’ye giderek, ömründe bir kere hac etmek.) [Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesaî]
(Beş vakit namaz kılanın hâli, evinin önünden akan suda beş defa
yıkanan kimse gibidir. Nasıl böyle bir kimse kirden temizlenirse namaz kılan da
küçük günahlardan öyle temizlenir.) [Buharî, Müslim,
İ. Ahmed, Beyhekî, Darimî, Taberanî]
(Cebrail inip, bana imamlık yaptı ve kendisiyle birlikte beş vakit
namaz kıldım ve beş vakit namazla emrolundum.) [Buharî, Müslim,
Ebu Davud, Nesaî]
(Farz olduğuna inanıp, rükû, sücud, abdest ve vakitlerine riayet
ederek beş vakit farz namaza devam edene Cennet vacib, Cehennem haram olur.) [Taberanî]
(Beş vakit namazı, ilk tekbire yetişerek kırk gün cemaatle kılana
Cennet vacibdir.)
[Ebu Ya’la]
(Allah’tan korkun, beş vakit namazı kılın, [Ramazan ayında] oruç
tutun, mallarınızın zekâtını, isteyerek verin, âmirinize itaat edin, böylece
Rabbinizin Cennetine girin!) [Tirmizî]
(Allah için ibadetinizi ihlaslı yapın! Beş vakit namazı kılın,
severek malınızın zekâtını verin, Ramazan orucunu tutun, Hacca gidin! Böylece
Rabbinizin Cennetine girersiniz.) [Taberanî]
(Allahü teâlânın ilk farz kıldığı şey beş vakit namazdır. İlk
ortadan kalkacak olan da, yine beş vakit namazdır. İlk sorgu da beş vakit
namazdan olacaktır.)
[Hâkim]
(Kıyamette herkes korku içinde iken korkmayan üç grup insandan
biri, sırf Allah rızası için, her gün beş vakit namaza çağıran müezzindir.) [Taberanî]
(Allahü teâlâ beş vakit namazı emretti. Güzel abdest alıp, bunları
vaktinde kılanı, rükû ve huşularını tamam yapanı affedeceğine söz verdi.
Bunları yapmayan için söz vermedi. Onu dilerse affeder, dilerse azab eder.) [Ebu Davud, İbni Mace, Nesaî,
İ. Mâlik, İ. Ahmed]
(Beş vakit namaz, güzelce kılan için Kıyamette nur, delil ve
kurtuluş olur.)
[İbni Nasr]
(Hak teâlâ buyurdu ki: Beş vakit namazı farz kıldım. Şartlarına
uyup, vaktinde kılanı Cennete koyacağıma söz verdim. Kılmayana verilmiş bir
sözüm yoktur.)
[İbni Mace, Ebu Davud]
(Beş vakit namaz ve cuma namazı, gelecek cumaya kadar ve Ramazan
orucu, gelecek Ramazana kadar yapılan günahlara kefarettir. Büyük günah
işlemekten sakınanların küçük günahlarının affına sebep olur.) [Müslim, İ. Ahmed]
(Mirac gecesi, 50 vakit namaz farz oldu. Sonra 5 vakte indirildi.) [Buharî, Müslim, İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Bende söz ve hüküm asla değiştirilmez. Bu
beş vakit namaz karşılığında elli vakit namaz sevabı vardır.) [Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesaî]
(Bir kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini
yabancılardan korur ve kocasına itaat ederse, Cennete istediği kapıdan girer.) [İbni Hibban]
(Beş vakit namazı terk eden, Allah’ın hıfz ve emanından mahrum
olur.)
[İbni Mace]
(Herkes bozulunca, beş vakit namazı cemaatle kılana her gün yüz
şehit sevabı yazılır.)
[İbni Nasr]
(Beş vakit namazı cemaatle kılan, Sırat köprüsünü şimşek gibi
geçer.)
[Taberani]
(Beş vakit namazı kılan, Ramazan orucunu tutan, zekât veren ve
büyük günahlardan sakınan herkese, Kıyamette, Cennetin sekiz kapısı açılır.
Dilediği kapıdan girer.)
[Hâkim]
(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buharî]
(Beş vakit namaza devam edin, çünkü küçük günahlara kefaret olur.) [Taberanî]
(Kitab ehli olan bir kavme vazifeli olarak gittiğin zaman, önce,
Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet
etmeye davet et. Bunu kabul ederlerse, Allah’ın günde beş vakit namazı farz
kıldığını haber ver. Bunu da kabul ederlerse, Allah’ın kendilerine
zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen bir sadakayı [zekâtı] farz kıldığını
söyle.)
[Buharî, Müslim, Ebu
Davud]
(Beş vakit namazı kılan, Ramazan orucunu tutan, zekâtını veren ve
yedi büyük günahtan kaçan kimseye, Cennetin bütün kapıları açılıp, “Selamet ve
emniyet içinde gir” denilir.) [Nesaî]
Saçları
dağınık biri gelip, Resulullah’a sordu:
-
Ya Resulallah İslam nedir?
-
Günde beş vakit namaz kılmaktır.
-
Beşten fazla değil mi?
-
Hayır, nâfile kılmak isteyen kılabilir. Bir de yılda bir ay ramazan orucu
vardır.
-
Bundan başka, oruç yok mu?
-
Nâfile olarak tutmak isteyen tutabilir. Bir de zengin için malının zekâtı
vardır.
-
Bundan fazlası var mıdır?
-
İsteyen nâfile olarak sadaka verebilir.
-
Vallahi ne fazla, ne de bundan noksan yaparım.
-
Bunları yapan kurtuluşa erer.) [Buharî, Müslim,
Ebu Davud, Nesaî]
Bu
kadar vesikaları inkâr eden kimse, cahil ve ahmak değilse, muhakkak zındıktır.
2-
(Yalnız Kur’an) diyenlerin Kur’an-ı kerime
inanmadıklarını söylemiştik. Bu ikinci maddede de, bu açıkça sırıtmaktadır. Peygamber efendimizin ismi saygısızca
anılmaktadır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de
salevat getirin!)
[Ahzab 56]
Bu
âyet-i kerime inince, Eshab-ı kiram (Ya Resulallah
sana nasıl salevat okuyacağız?) diye sordular. En faziletli olanın
namazda okunan salli barikler olduğunu bildirdi.
Peygamberler
ve meleklerden başkasına salat getirilmez. (Hindiyye)
Yukarıda
bildirilen âyete inanan Müslüman, Peygamber
efendimizin ismi geçince, Muhammed aleyhisselam veya “sallallahü
aleyhi ve sellem” der.
Başka
bir sapık da (Zırva tevil götürmez) kabilinden
tevile çalışıyor. (Salevat destek demektir. “Allah ve
melekleri Resulünü destekliyor. Ey müminler, siz de onu destekleyin, gereken
saygı ve itaati gösterin” anlamındadır) diyor. Böyle açıklayan hiçbir
İslam âlimi ve Sahabe-i kiramdan hiç kimse olmamıştır. Resulullah efendimiz de böyle açıklamamıştır.
Kendi ifadesi, (Saygı ve itaat gösterin)
şeklindedir. Peki, niye ismiyle ifade ediyor da saygı ifadesi kullanmıyor? (İtaat gerekir) dediği hâlde, onun bildirdiklerine
niye inanmıyor ve itaat etmiyor? (Zırva tevil
götürmez) diye atalarımız ne güzel söylemiş.
TV’de
görmüştük. Mezheplere inanmayan, gayrimüslimlerin bile Cennete gideceğini
söyleyen ilahiyatçı bir profesörle, sapık biri konuşuyordu. Sapık, (Muhammed, Muhammed) demeye başlayınca, bu profesör
bile, onun saygısızca Resulullah'ın
ismini anmasına tepki gösterdi. Resulullah
demeye dilleri varmıyor. (Seni âlemlere rahmet olarak
gönderdim) âyetiyle alay ediyorlar. Resulullah’a
düşman olmak Allah'a düşman olmak demek değil midir? Bu ise dinsizliğin
daniskasıdır.
(Yalnız Kur’an) diyenlerin inanmadığı Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]
(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]
(Resulüme tâbi olun ki, doğru yolu bulasınız.) [Araf 158]
(Biz her peygamberi, ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat olunmak
için gönderdik.)
[Nisa 64]
Peygamber efendimiz de, Allahü teâlânın emrine uygun olarak
açıklama yapıyor. Nisa sûresinin, (Yeryüzünde sefere
çıkınca, namazı kısaltabilirsiniz!) mealindeki yüz birinci âyetini
açıklamış, seferde namazlarını kısaltmış ve kısaltılmasını emretmiştir. Bu
konudaki birkaç hadis-i şerif şöyledir:
(Seferde namazı tamam kılan, mukimken eksik kılan gibidir.) [Dâre Kutnî, İbni
Neccar]
(Allahü teâlâ seferde, dört rekâtlı namazları iki rekât kılmayı
emretmiştir.)
[Tirmizî, Nesaî, Ebu
Davud]
İbni
Abbas hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, Resulullah'ın
diliyle, dört rekâtlı farzları, seferde iki rekât olarak kılmayı emretmiştir. (Müslim, Ebu Davud, Nesaî)
Eshab-ı
kiramın büyüklerinden Abdullah İbni Ömer hazretlerine, (Nisa
sûresinde, sadece korku hâlinde ve seferde namazı kısaltmaya izin verildiği
hâlde, niye namazları kısaltıyoruz?) diye sorulunca, (Resulullah, bize dinimizi anlatırken, seferde namazı
iki rekât kılmayı öğretti) buyurdu. (Nesaî)
Hanefî
uleması, bu hadis-i şerifleri ve benzerlerini delil alarak, seferde dört
rekâtlı farzları iki rekât kılmanın vacib, dört rekât kılmanın ise günah
olduğunu bildirmiştir. (Tahtavî)
3-
Allahü teâlâ, (Resulümün verdiğini alın,
yasakladığından da sakının!) buyuruyor. Peygamber
efendimiz, namazı bozan şeyleri bildirmiştir. Bazıları şunlardır: 1-
Konuşmak. 2- Kendisi işitecek kadar gülmek. 3- Bir farzı terk etmek. 4- Dünya
işi için veya ağrı, üzüntü sebebiyle yüksek sesle ağlamak. 5- Ah, of diye
inlemek. 6- Özürsüz öksürmek. 7- Ameli kesir olacak bir iş yapmak. 8- Kendi
işitemeyecek kadar sessiz okumak. 9- Bir şey yiyip içmek. 10- Çocuk emzirmek.
11- Başkasının sözüyle yerini değiştirmek. 12- Ceketini giymek. 13- İmamdan başkasının
duasına âmin demek. 14- Necasetli yerde namaz kılmak. 15- Bir rükünde, üç kere
sübhanallah diyecek kadar avret yerinin açılması.
Namazın
farzları nelerdir? Dışındaki farzları altı olduğu gibi, içindekiler de altıdır.
Vacibleri var, mekruhları var. Ta’dili erkân var. Secde-i sehv nedir? Nerelerde
yapılır? Şimdi (Yalnız Kur’an) diyenlere
soruyoruz. Bunların kaçı Kur’anda vardır? Resulullah'ın
bildirdiklerine uymazsak, namazı onun kıldığı gibi kılmazsak yaptığımız ibadet
sahih olur mu? Allahü teâlâ, hâşâ (Resulüme uyun!)
diye boşuna mı emretmiştir? Allah'ın emrini dinlemeyen âsi olmaz mı? (Yalnız Kur’an) diyenler, Allah’ı yalancı çıkarmaya
çalışarak, (Resulüne uymak gerekmez) diyorlar.
Bir
kadın, hayız görmeye başlayınca namazı da abdesti de bozulur. Peygamber efendimiz ve bütün Ehl-i sünnet
âlimleri böyle bildirirken birkaç zındığın söylediğine itibar edilmez.
Birkaç
hadis-i şerif:
(Hayızlı kadın namaz kılamaz.) [Buharî, Müslim,
Ebu Davud]
(Kadınların dinlerinin eksik olması, onların hayızlıyken, günlerce
namaz kılamadıkları, Ramazan ayında oruç tutamadıkları içindir.) [Buharî, Müslim, Nesaî,
Muvatta]
(Cünübe ve hayızlıya mescide girmek helâl olmaz.) [İbni Mace]
(Hayızlı ve cünüp, Kur’an okuyamaz.) [Tirmizî]
Hazret-i
Âişe validemizin naklettiği hadis-i şerifte de, hayızlıyken tutulamayan
oruçların kaza edileceği, kılınmayan namazların affolduğu bildirildi. (Buharî)
Ümmü
Büsse “radıyallahü anha” anlatır: Hac esnasında Ümmü Seleme validemize sordum:
-
Ey müminlerin annesi, hayz sırasında kılınmayan namazların kazası gerekir mi?
-
Hayır, kaza edilmez. Hanımlarından biri, nifas sebebiyle kırk gün namaz
kılmadı, Resulullah nifas zamanı
kılınmayan namazları kaza etmesini emretmedi. (Ebu
Davud)
Hazret-i
Âişe validemize, (Niye hayzlı kadın orucunu kaza ediyor
da, namazını kaza etmiyor?) diye sorulduğunda, Resulullah efendimizden işittiğini şöyle
bildirdi:
(Hayzımız Ramazana rastlayınca, oruç tutmaz, kaza ederdik; fakat
hayzlı iken kılmadığımız namazları kaza etmek emrolunmadı.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud,
Tirmizî, Nesaî]
Resulullah zamanında hayız veya nifas sebebiyle Ramazanda
hanımlarından biri orucunu tutmaz, Resulullah
ile birlikte Şaban ayına kadar kaza etmediği olurdu. (Buharî,
Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî)
Kanunlar,
tüzükler, yönetmelikler olmadan ülke yönetilemediği gibi, Resulullah'ın uygulaması dikkate alınmadan,
mezhebe ve fetvalara uymadan, herkes Kur’andan kendi anladığına göre bir namaz
şekli meydana çıkaramaz. Kur’anda, (Resule uyun!)
buyuruluyor. Biz de Kur’anın emrine uyuyoruz. Eğer kendimiz de Resulullah gibi anlayabilseydik, (Resulüme uyun!) emri hâşâ lüzumsuz olurdu.