Soru: Namaz
kılmamanın zararı nedir?
CEVAP
Birçok zararı vardır. Seyyid Abdülhakim efendi hazretleri buyurdu ki:
Namaz kılmayan, her şeyden önce bütün müminlere zulmetmiş olur; çünkü
her namazda (Esselamü aleyna ve ala
ibadillahissalihin) demekle bütün müminlere dua ediliyor. Namaz
kılmayan, her gün beş vakit namazda sünnetlerle beraber 21 kere tekrarlanan bu
duadan Müslümanları mahrum bırakıyor. Kıyamette bütün müminler bu haklarını
namaz kılmayanlardan alacaktır.
Namaza gevşeklik gösteren, kıymetini bilmeyip hafif tutan birçok cezaya
uğrar:
Ömründen hayır ve menfaat görmez. Çeşitli hastalık, aşağılık, hakaret ve
zilletler içerisinde hayat sürer. Salihlerden saygı görmediği gibi, çeşitli
mahrumiyet ve sıkıntılara maruz kalır. Sıhhatinden hayır ve menfaat görmez.
Genelde kötü yerlerde çalışanlar, namaz kılmayan veya namaza gevşeklik
gösterenlerdir. Zahmetli, yorucu ve ağır işlerde çalışanlar da çoğunlukla
bunlardır. Namazı doğru kılan, hem salihlerin yanında, hem de, arkadaşları ve
akrabaları arasında saygı ve itibar sahibidir.
Namaz kılanda yaratılışındaki güzellikten başka bir güzellik ve cemal
vardır ki, namaz kılmayan ne kadar güzelleşmeye, süslenmeye çalışsa da, her gün
yıkansa da, yeni elbiseler giyse de, yine bu güzellik ve cemale kavuşamaz.
Güzel kokular sürünse de, kendisinde hâsıl olan tiksindirici kokuyu,
hissedenlerden gizleyemez.
Namaz kılanın yüzü güzel olur, uzun zaman yıkanmasa da, günlerce çamaşır
değiştirmese de, vücut, elbise ve çamaşırları pis kokmaz. Namaz kılmayan, sık
sık yıkanıp çamaşır değiştirse de, o nezafete, o zarafete sahip olamaz. Günde
defalarca sadaka verse, yetimleri sevindirse, yedirip giydirse, günlerce Kur'an
okusa, her yıl hacca gitse, buna benzer ibadet ve iyilik yapsa da sevap alamaz.
Allahü teâlâ, o vakitleri namaza mahsus kıldığından bu vakitleri namazda
geçirmek gerekir. Bu vakitleri Allahü teâlânın tayin ettiği şekilden çıkarmak
yani bozmak zulmünde bulunduğu için namaz kılmayanın her işinden, hayır ve
bereket kalkar, duası da makbul olmaz.
Namaz kılan Ya Rabbi dediği zaman, Allahü teâlâ, (Lebbeyk = söyle yapılsın) buyurur. Namaz kılmayana lebbeyk,
işittim demez. Ancak namazı doğru kılan hayır ve berekete ve rahmete vesile
olur. Namazda, Hazret-i Âdem’den itibaren bütün müminlerin ve bütün mahlûkatın
hakları vardır. Namaz terk edilince, Hakkın rahmeti, örtülü kalır. Rahmetin
gelmesine kesilmesine sebep olduğundan bütün mahlûkat namazı terk edene
buğzeder. Müslümanların dualarının bereketinden mahrum kalır. Ölse, mezarı
yanından geçen bir Müslümanın okuduğu Fatihadan gerektiği kadar faydalanamaz.
Allahü teâlâ böylelerini, üluhiyyet makamında özel hizmet sayılan namaza
almadığından, bu önemli hizmetten kovulmuş olur. Bu hizmet için verilecek olan
faydalardan mahrum kalır.
Namaz kılmayan, görünüşü bozularak yatağa düşer. Üstünü başını,
yatağını, yorganını ve diğer şeylerini pisleterek berbat eder. Öyle olur ki, en
yakınları, çocukları, hanımı, ana ve babası da ölümünden nefret eder. Hiç
kimseden saygı göremez.. Bu kimse büyük bir padişah da olsa, yine ölüm
zamanında nefret edilen bir şekilde ölür.
Namaz kılmayanın ölümünde, gözlerinde korku alametleri, telaş ve hüzün
eserleri, gözünü göğe dikme işaretleri görünür. Gözlerinin rengi değişir.
Yukarıya veya aşağıya doğru dikilir ki, bakmak mümkün değildir. Burun delikleri
kurur. Kuş tüyü yatakta, süslü odada ve sarayda bin bir ihtişam ve debdebe
içerisinde bulunsa da, yine zelil ve aşağı olur.
Namaz kılmamakla iman zayıflar. Bu kimsenin namaza saygısı olmadığından
melekler, ölüler ve diğer yaratıklar da ona saygı göstermez.
Namaz kılmayan ölürken saçı sakalı karışır. Namaz kılanın ise ölümünde
de hayattaki durumu bozulmaz, canlı gibi kalır. Onun ölümünü gören, ölümünden
haberdar değilse, uyuduğunu zanneder.
Namaz kılmayan ne kadar çok yemek yese de, yine açlık ızdırabı dinmez.
Gittikçe şiddetlenir, dayanılmaz bir hâl alır. Ne kadar fazla ve iyi yemekler
yedirilse, bu acı, bu ağrı, bu sızı dindirilemez. Bu ızdırap teskin olunamaz.
Hep açlıkla acı çeker. Açlık bir orantı halinde yükselir, artar. Nihayet
kıvrana kıvrana can verir; çünkü namazı terk etmek büyük günahtır. Cezası da o
nispette büyük olur.
Namaz kılan, güler yüzlü, parlak ve nurani yüzlü olur. Sevinç ve neşe
alametleri yüzünde ve gözlerinde aşikâr olur. Kendi kusurlarını ve Hak teâlânın
lütuf ve ihsanını görür de, alnından terler dökülür, burnunun delikleri
sulanır. Kulak altları ve burun delikleri hafif bir şekilde terler. Güzel bir şekilde
kokar. Renginde latif bir güzellik olur. Etrafa güzel kokular yayılır. En
lezzetli ve en nefis yemekler yemiş gibi tok ve kanmış olarak vefat eder.
İbadetler imandan parça değildir. Yani inandığı halde bir ibadeti
yapmayan veya bir haramı işleyen kâfir olmaz. Ancak namazda sözbirliği olmadı. Hanbeli’de bir namazı özürsüz terk eden kâfir
olduğundan öldürülür. Yıkanmaz, kefene sarılmaz, namazı kılınmaz ve
Müslümanların kabristanına konulmaz. Ayağına ip bağlanır, murdar bir it gibi,
bir çukur kazıp içine konur. Üzerine toprak atılır. Üzerine kabir alameti de
yapılmaz. Şafii ve Maliki’de büyük günah işlediği için ceza
olarak öldürülür. Hanefi’de namaza
başlayıncaya kadar dövülüp hapse atılır. Namaz kılmamak imansız ölmeye, namaz
kılmak ise iki cihan saadetine sebep olur.
Soru: Mecusi’nin
biri Ramazan ayında çocuğuna dışarıda yemek yedirtmiyor, Müslümanlara saygılı
davranıyor ve son nefeste imanla ölüyor. Dini yazılarda ise namaz kılmayan
Müslümanın imanla ölmesinin zor olduğu, yani imanının tehlikede olduğu yazıyor.
O Müslümanken bile kâfir ölebiliyor da, kâfir nasıl Müslüman ölebilir?
CEVAP
İslamiyet insanlardan iki şey ister. Birincisi ne bildirilmişse hepsine
olduğu gibi iman etmek. İkincisi bu iman ettiklerine hürmet edip, saygı
göstermek, hepsini beğenmek. Bunlar imanla ilgilidir. Yapıp yapmamak ise günah
ve sevab ile ilgilidir. Bahsettiğiniz örnekte üstelik bir mecusinin yani ateşe
tapanın oruca, Müslümanların ibadetine hürmeti, saygısı, onun Müslüman olmasına
vesile olabilir ki olmuştur da. Buna benzer olaylar çok olmuştur.
Fakat bir Müslümanın senelerce namaz kılmaması, diğer haramları
işlemesi, bunları yaptığı veya yapmadığı için değil, iman ettiği hususlara
saygıyı, hürmeti azaltacağı, hatta yok edebileceği için küfre düşme tehlikesi
çok fazladır. Namaz dinin direğidir buyuruluyor. Namaz insanı elbette
kötülüklerden alıkoyar buyuruluyor. Kendisini koruyucu namazı niyazı yok.
Üstelik laf olsun diye, gevezelikle saygıyı hürmeti kaybedenler ise çoktur. Bu
yüzden, ikisi çok farklıdır. Birbirine karıştırmamak lazımdır.
Kâfir bir kelime-i şahadet söylerse hemen Müslüman olur, bütün günahları
affolur, fakat namaz kılmayan Müslüman, yukarıda açıklamaya çalıştığımız
sebepler yüzünden tehlikededir.