Soru:
“Bir gayrimüslimin sorusu”
denilerek şu soruluyor: Âlemlere rahmet diyerek Peygamberinizi
herkesten üstün biliyorsunuz. Fen adamlarından mesela Bill Gates’ten de mi
üstündür?
CEVAP:
Bu
soruyu bir ehl-i kitap sormaz, soramaz; çünkü ehl-i kitap sadece (Sizin
peygamber hak mı?) diye sorabilir. Hak peygamber ise çok şey yapabilir der;
çünkü Hazret-i İsa ölüleri diriltmiş, körleri, tedavisi mümkün olmayan
hastalıkları iyileştirmiştir. Musa aleyhisselam da çok mucize göstermiştir.
Bunların da Allah’ın kudretiyle olduğunu bilir. Bu soruyu ancak bir ateist
sorabilir. O ise Peygamber efendimize
değil Allahü teâlâya inanmıyor. Allah’a
inansa, Allahü teâlânın her şeye kadir
olduğunu bilse, böyle cahilce soru sormaz. Başka bir ateist de, (Ben günlerce
yıkanmasam başım kirlenir, bitler oluşur. Ben de bit yaratıcısıyım) diyor.
Ateistler yaratmanın ne olduğunu bilmiyor.
Yaratmak iki türlüdür:
1-
Hiç yoktan var etmek. Mesela yerleri, gökleri; göklerdeki gezegenleri,
yıldızları, ayı, güneşi, suyu, havayı, dağları, denizleri, madenleri, atomları,
elektronları, molekülleri ve hareketlerini yani yoktan var edilen her şeyi Allahü teâlâ yaratmıştır. (Enam 101)
Mucize,
keramet, sihir de yoktan yaratmaktır. Allahü teâlâ,
bir şeyi yaratmak istediği zaman ona (OL) der, hemen o var olur. (Yasin 82)
2-
Yarattığı bir şeyden, başka bir şey yaratmak. Öğeleri, oksitleri, asitleri,
bazları, tuzları birbiri ile birleştirerek, parçalayarak milyonlarla organik ve
inorganik cisimler meydana getirmek suretiyle yaratmak. Bugün bilinen 105 basit
cisim [element = eleman, öğe] yok idi. Bunların hepsini sonradan var etti. Allahü teâlâ, Hazret-i Adem’i topraktan (A.İmran
59), insanları nutfeden (Nahl 4), cinleri ateş alevinden (Rahman 15) canlıları
sudan (Enbiya 30) yaratmıştır. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin
hareketlerini, işlerini de yaratan Allahü teâlâdır.
(Saffat 96) Mesela bir tohumdan ağaç, ağaçtan da meyve yaratması böyledir.
Demek ki, mevcut şeyleri, fiziko-şimik, fizyolojik veya metafizik kanunlarla,
bir şekilden başka hassalı şekillere çevirmek de yaratmaktır.
Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, her şeyi bir sebep, bir vasıta
ile yaratmaktadır. Sebepleri yapan, var eden, bunlarda aktiflik, etki kuvveti
yaratan da Odur. Cisimlerin fizik ve kimya özellikleri, fizik, kimya, biyoloji
olayları, reaksiyonları, Onun yarattığı sebeplerdir. Elektrik, ısı, mekanik,
ışık ve kimya enerjilerini ve tepkimeleri hasıl eden çeşitli kuvvet şekillerini
sebep olarak yaratmıştır. Bu sebepleri, cisimleri yaratmasına vasıta kıldığı
gibi, insan aklını, insan gücünü de, kendi yaratmasına vasıta kılmıştır.
Mesela, kömürün tutuşma sıcaklığına kadar ısınarak yanma olayının başlamasına,
bir kibrit alevi sebep olmakta ise de, kömürün oksitlenmesini, yanmasını
yaratan Odur. Kibrit, yanma olayının yaratıcısı değildir.
Bunun
gibi, tuz asidi içinde, çinko eriyip, çinko klorür adında, yeni özellikte bir
bileşik cisim meydana geliyor. Bu iyon şebekesini çinko atomları ve asit
molekülleri yarattı denilemez. Çünkü, çinko klorür denilen iyon şebekesindeki,
çinko ve klorür iyonlarının atomlardan meydana gelişindeki elektron değişiminde
ve bunun sebeplerinde, iyonlar arasındaki çekme ve itme kuvvetlerinde, çinko ve
asit bir şey yapmamıştır. Çinko klorürün meydana gelmesinde, insan seyirci
kalmış, iyon şebekesini hasıl eden tepkimeyi, özellikleri, kuvvetleri, Allahü teâlâ yaratmıştır.
Demek
ki, insanın aklı ve gücü de, tabiat kuvvetleri gibi, Allahü teâlânın önceden yarattığı maddeler, özellikler,
kuvvetler, enerjiler arasındaki şartları, dengeleri değiştirerek, yeni bir
dengenin, bir sistemin yaratılmasına bir sebep, bir araçtan başka bir şey
değildir. Arşimet, bir kanun yaratmamış, daha önce var olan özellikler
arasındaki bir bağlantıyı görebilmiştir. Evlenen de çocuk olmasına ortam
hazırlıyor, yoksa çocuk yaratmıyor. Kirlenip başı bitlenen ateist de bit
yaratmıyor. Megafon ve elektrik ampulü gibi aletlere son şeklini veren Edison,
bunları yaratmamış, yapılmasına sebep olmuştur. Hepsini yaratan Allahü teâlâdır.
Sebeplere
kuvvet veren Allahü teâlâdır
Yoktan
yarattıklarının dışında, Allahü teâlâ,
bir şeyi yaratmasına, başka şeyleri sebep yapmıştır. Bu sebepler arasında insan
gücü de varsa, yaratılan şeye Yapay cisim denir. Mesela, cam, TV, bilgisayar
yapay cisimdir. Sebepler arasında insan gücü yoksa, buna Tabii cisim denir.
Petrol, deri, ağaç gibi. Bunların kullanılır hale gelmesine insan gücü de sebep
olmaktadır. Bu tabii maddeler için tabiat yarattı, yapay maddeler için de,
insan yarattı denilemez. Mesela, balı arı, buğdayı toprak, bebeği ana baba
yarattı demek gibi yanlış olur. Çünkü bunlar yaratmıyor, yaratılmaya sebep
oluyor.
Allahü teâlânın her şeyi sebeplerle yaratması sosyal hayata düzen
vermektedir. Sebepsiz yaratsaydı, âlemdeki bu düzen olmazdı. İnsan da ne
yapacağını bilemez ve çalışamazdı. Mikroplar hastalığa, bulutlar yağmura,
katalizörler birçok kimya reaksiyonlarının hızlanmasına; hayvanlar, bitkisel
maddelerin et, süt, bal haline gelmelerine, yapraklar organik maddelerin
sentezine sebep oldukları gibi, insanlar da, uçak, otomobil, ilaç gibi birçok
şeyin yapılmasına sebep olmaktadır. Bütün bu sebeplere kuvvet veren Allahü teâlâdır. Sebeplere, yaratıcı demek,
(Yaratıcı yok, her şey kendiliğinden olur) demektir ki, akla uygun olmayan
cahilce bir sözdür. Çünkü, yok iken var olmak bir iştir. Fizik ve kimya
kanunlarına göre, her iş, bu işi yapan bir kuvvet olduğunu gösterir.
Demek
ki, daha önce, bir kuvvet kaynağının bulunması, fen bilgilerine göre de
şarttır. Yaratılmış her şey, yaratılmamış bir yaratıcının var olduğunu
gösterir. Çünkü yaratıcının da yaratıcısı olamaz. Yaratılan, yaratık olur.
Yaratıcısız da hiçbir şey var olmaz. Yaratılmamış bir varlık olmalı ki, her
yaratma ona dayanmalı. Dayanmazsa kendiliğinden de olmayacağına göre, böyle bir
şey yok demektir. Yani mevcut her şeyin varlığı, bunların yaratılmış olduğunu
gösterir.
İlk
insan olan Hazret-i Âdem’in varlığı da, bu açıklama ile kolayca anlaşılır. Âdem
babamız olmasaydı, ilk insan olmayacağı için şimdi hiç insan olmaması
gerekirdi. İnsanlar olduğuna göre, ilk insanın varlığı zaruri olur. İlk insan
olmayınca mevcut insanların başlangıcı yok demek olur. Başlangıcı olmayan ise
mevcut olmaz. Yapay cisimlerin nasıl bir yapıcısı varsa, tabii cisimlerin de
bir yaratıcısı vardır. Yapay cisimler kendiliğinden oldu denemediğine göre,
tabii cisimlerin kendiliğinden oldu denmesi yanlış olur. Tabiatçı bile, (Tabiat
yaptı) diyerek her varlığın, bir yapıcısı bulunduğunu, farkında olmadan
açıklamış oluyor.
Kâinattaki
muazzam düzenin tesadüfen olamayacağını anlayan ateist, bir yaratıcının
olduğunu ister istemez kabul ediyor, sonra da, (Yaratıcıyı kim yarattı) diyor.
Onu da bir yaratanın olması gerekir sanıyor. Bu düşüncesinin de kısır bir
döngüye girdiğini görüyor, işin içinden çıkamıyor, mantıksızlığının kurbanı oluyor.
Yaratıcıyı yaratıklara benzeterek anlamaya çalıştığı için yanılıyor.
Yaratıcının da yaratılmış olması zincirleme olarak sonsuza kadar gittiğini
görünce, bunun da imkansız olduğunu anlıyor. Yani yaratıcı yaratılmış olamaz.
Yaratıcıyı da yaratan olunca bunun sonu gelmez. Yaratıcının yaratılmamış bir
varlık olmasının lazım geldiği açıkça anlaşılmaktadır. Allah’tan başka her şey,
mümkin-ül vücud’tur yani bunlardan herhangi biri bulunsa da olur, bulunmasa da
olur. Ama vacib-ül-vücud olan Allahü teâlâ
olmasa hiçbir şey olmaz ve mevcut düzen yok olur. Bu açıklamaların, (Allah
vardır, birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır. Yaratık
değildir. Hiçbir şey ona denk olamaz) mealindeki âyetlere uygun olduğu görülür.