Soru:
Bir yol sorarken veya herhangi bir yardım isterken, yüzü güzel olanları mı
tercih etmeli?
CEVAP:
Evet.
Üç hadis-i şerif:
(İyiliği,
güzel yüzlülerden talep edin!) [Beyhekî]
(Hayrı,
iyiliği güzel yüzlü olanların yanında arayın!) [Buhârî]
(Bana
bir temsilci gönderirken, yüzü ve ismi güzel olanı tercih edin!) [Bezzar]
Hubb-i
fillah ve buğd-i fillah
Hubb-i
fillah ve buğd-i fillah
Soru:
Hubb-i fillah buğd-i fillah ne demektir?
CEVAP:
Sevdiklerini
sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için
düşmanlık etmek demektir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(İbadetlerin
en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır.) [Ebu Davud]
(İnsan,
dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında olacaktır.) [Buhari]
(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz,
müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe,
hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.]
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya sordu:
-
Ya Musa, benim için ne işledin?
-
Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.
-
Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk
vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette,
sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların
faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
-
Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
-
Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?
Musa
aleyhisselam, Allahü teâlâ için yapılması
gereken en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı.
(Mektubat-ı Masumiyye)
İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek
lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip
sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir
kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini
sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir. (1/165)
Doğru
imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti
olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan
birine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile
savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü
teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin
düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla
kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman
zanneder, Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet
yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın
düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun
imanını temelinden götürür. (1/163)
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Sevgi,
sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu
sevgi ve düşmanlık, âşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen
bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz.
Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler,
(Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir)
demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını
sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça,
sevgiliye dost olunmaz. Kâfirleri sevmemek, Kur’an-ı kerimde açıkça
emredilmiştir. Kur’an-ı kerime uymamız farzdır. (1/29)
Kâfirleri
sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyle:
(Ey
iman edenler, Yahudileri de, Hristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslam’a
olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan
[kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri
dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
(Ey
iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin, onları
sevmeyin!) [Mümtehine 1]
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı,
(Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir. (Feth
29)
Halife
Ömer’e, (Hire’li bir hristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine
kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin
olmayan birini dost edinemem) dedi
Ebu
Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e dedim ki:
-
Hristiyan katibim çok işe yarıyor.
-
Niçin, bir Müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve hristiyanları
sevmeyin) âyetini işitmedin mi?
-
Dini onun, katipliği benim.
-
Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram
etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma!
-
Basra’yı onunla idare edebiliyorum.
-
Hristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!
Kâfirleri
sevmemek gerekir ise de, dinimizin emri gereği, onlara eziyet etmek, kalblerini
incitmek haramdır. Sevmemek ayrı, onları üzmek ayrı şeydir. Onlarla ticaret
yapılır, aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi
davranmak lazımdır. Hatta hidayete kavuşmaları, Müslüman olmaları için dua da
edilir.
Dinimizde
ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i şerifte, (İnsanlar [insan olarak] bir tarağın
dişleri gibi eşittir) buyurulmuştur. (İbni Lâl)
Bunun
için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün görmek caiz değildir. Çünkü
kâfir, Müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir, Müslüman da, Allah korusun
küfre düşüp Cehennemlik olabilir.