Tercümanu'l-Kur’ân olarak bilinen İbn-i Abbâs, Resûlüllah'ın: 'Allahım, onu dinde fakih kıl, tevili öğret', 'Allahım, ona hikmet ver' ve 'Allahım, ona hikmeti öğret' şeklinde dualarına mazhar olmuştur.

Ebû Nuaym, İbn-i Ömer'in şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah b. Abbâs'a Allahım, onu mübarek kıl, dini onunla neşret, şeklinde duada bulunmuştur.

Abdulmu'min b. Hâlid tarikıyle, Abdullah b. Bureyde'den İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah'ı ziyaret ettiğimde Cebrâîl yanındaydı. Cebrâîl, Resûlüllah'a İbn-i Abbâs, bu ümmetin alimi olacaktır. Ona hayırlı duada bulun, şeklinde tavsiyede bulundu.

Abdullah b. Hiraş tarikıyle, Avvam b. Huşeb'den, Mücahid'in İbn-i Abbâs'dan naklen şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: Kur’ân'ın tercümanı olarak, sen ne güzel kulsun, dedi.

Beyhaki, «Delailu'l-Kur’ân»ında İbn-i Mesûd'un şu sözünü nakleder: Kur’ân'ın en güzel tercümanı, Abdullah b. Abbâs'tır.

Ebû Nuaym, Mücahid'in şöyle dediğini rivâyet eder: Geniş bilgiye sahip olduğundan İbn-i Abbâs'a Bahr adı verilmiştir. İbn-i Hanefiyye'den de şu nakilde bulunur: İbn-i Abbâs, bu ümmetin büyük bir alimi idi.

Ayrıca el-Hasan'ın şöyle dediğini nakleder: İbn-i Abbâs, Kur’ân'ı anlamada ayrı bir yeri olan kimsedir.

Hazret-i Ömer: İşte, ihtiyarların genci budur. Allah ona herşeyi cevaplandıran bir dil, herşeyi kavrayan bir akıl vermiştir.

Abdullah b. Dinar tarikıyle İbn-i Ömer'den rivâyette bulunmuştur; Sahâbeden biri İbn-i Ömer'e gelerek:

***** «..ki göklerle yer bitişik idi, biz onları ayırdık..» (Enbiya, 30.) âyetinin tefsirini sorduğunda; İbn-i Abbâs'a git, ondan öğren, bana gelip bilgi ver, dedi. Bu kimse İbn-i Abbâs'a giderek sorusunu tekrarladı. İbn-i Abbâs kendisine şu cevabı verdi: Yer ve gökler bitişik idi, ne yağmur yağıyor, ne de bitkiler yeşeriyordu. Cenab-ı Hak yağmurla gökleri, bitkilerle de yeri ayırdı.

Soru sahibi İbn-i Ömer'e gelerek duyduklarını anlattı. İbn-i Ömer İbn-i Abbâs'ın Kur’ân'ı tefsir etme cüreti hoşuma gitmiyordu, fakat şimdi anladım ki, ona geniş bir ilim verilmiş, dedi.

6377 Buhârî, Said b. Cubeyr tarikıyle İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder:

Hazret-i Ömer beni, Bedir savaşına katılan yaşlılarla eşit tutardı. Bazıları bunu hoş karşılamaz, bu genci aramıza niye alıyorsun, bizim, onun yaşında çocuklarımız var diyordu. Hazret-i Ömer: O, bildiğiniz bir kimsedir deyip, İbn-i Abbâs'la birlikte onları yanına çağırdı. Hazret-i Ömer'in o gün beni de davet etmesinin gayesi, beni onlara tanıtmak olduğunu anladım. Hazret-i Ömer hepimize hitaben:

***** «Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman..» âyetinden ne anladığımızı sordu. Kimisi; Allah'ın yardım ve fethine mazhar olduğumuzda, O'na hamd ve istiğfarla emrolunduk, cevabını verirken kimisi de; susup cevap vermediler. Hazret-i Ömer bana dönerek: Sen de aynı görüşte misin diye sordu. Ben hayır deyince, o halde neler söylemek istersin dedi. Âyet, Resûlüllah'ın ömrünü bildirir, kendisine, ömrünün sonuna geldin, Rabbine hamd ile istiğfar et, Allah tevbeleri kabul edendir, şeklinde tefsir edince, Hazret-i Ömer: Âyetin bunun dışında bir mânası olduğunu bilmiyorum cevabını verdi.

Buhârî, İbn-i Muleyke tarikıyle İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder: Hazret-i Ömer bir gün Eshâb'a şöyle bir soru sordu: ***** «Biriniz ister mi ki içinde hurmalardan ve üzümlerden oluşmuş bir bahçesi olsun..» (Bakara, 266.) âyetinin kimin hakkında nâzil olduğunu bileniniz var mı? Sahâbe: Allah bilir deyince, Hazret-i Ömer öfkelenerek: Ya biliyoruz veya bilmiyoruz deyin, şeklinde mukabelede bulundu. Bunun üzerine İbn-i Abbâs:

Âyet hakkında aklımda kalan bazı bilgiler var dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer: Yeğenim, kendini küçük görme, bildiğini söyle diye teşvik etti.

İbn-i Abbâs: Âyette, yapılan iş hususunda darb-ı mesel vardır. Zengin bir kimse, Allah yolunda gayret gösterirken, Allah şeytanı kendisine musallat kıldı; böylece malı mülkü tükeninceye kadar masiyette bulundu.

6378 Ebû Nuaym, Muhammed b. Kabi'l-Kurazi'nin İbn-i Abbâs'dan yaptığı şu rivâyeti nakleder: Hazret-i Ömer, Muhacirlerden bir grup Sahâbe ile oturuyordu. Kadir gecesi hakkında konuşuyorlardı. Bu konuda herkes, bildiğini söylüyordu. Hazret-i Ömer İbn-i Abbâs'a:

Niye susuyor, bir şey söylemiyorsun! Bir şeyler söyle yaşının küçük olması, konuşmana mâni olmasın! diye teşvikte bulundu. Bunun üzerine İbn-i Abbâs:

Allah tekdir, teki sever. Haftanın günlerini yedi yaptı, rızkımızı yedi şeyden yarattı, insanı yedi şeyden halketti, gökleri yedi, altımızdaki toprağı da yedi kat yarattı, fatihayı yedi âyet yaptı, Kitabında yedi akraba ile evlenmeyi yasakladı, mirası yedi kısma böldü, secdede yedi aza üzerinde olmamız emredildi, Resûlüllah Kabe'yi yedi defa tavaf etti, Safa ile Merve arasında yedi kere say etti, yedi kere şeytan taşladı. Bütün bunlara dayanarak Kadir gecesi bana göre, Ramazanın son yedi günündedir, cevabını verdi.

Hazret-i Ömer bunları memnun kalarak dinledi; bu konuda düşünceme uygun bir cevabı, küçük yaşına rağmen bu gençten başka veren olmadı. Sonra Sahâbe'ye dönüp: Arkadaşlar, İbn-i Abbâs gibi, beni tatmin edecek biriniz var mı? diye sordu.

İbn-i Abbâs'a Ait Tefsir ve Râvileri

6379 İbn-i Abbâs'ın, tefsire dair, sayılmayacak kadar rivâyetleri vardır. Bu rivâyetler, değişik tarikla gelmiştir. Bunların en sağlam olanı, Ali b. Ebî Talha'nın kendisinden yaptığı rivâyet tarikıdır.

Ahmed b. Hanbel, Mısır'da Ali b. Ebî Talha'nın rivâyet ettiği İbn-i Abbâs'a ait bir tefsir nüshası bulunduğunu, bir kimse bu nüshayı görmek üzere gitse, bu yolculuğun herşeye bedel olacağını söyler. Ebû Cafer en-Nehhâs, «Nâsih ve Mensûh» adlı eserinde bu tefsirin İbn-i Abbâs'a ait olduğunu söyler.

İbn-i Hacer şöyle der: Bu nüsha, Leys'in katibi, Ebû Salih'de bulunuyordu. Ebû Salih bunu; Muaviye b. Salih'den o, Ali b. Ebî Talha'dan rivâyet etmiştir. Buhârî'nin istifade ettiği nüshadaki rivâyetler, Ebû Salih'den gelmektedir.

Buhârî, İbn-i Abbâs'dan yaptığı rivâyetlerin çoğunu «Sahih»inde, bu nüshadan nakletmiştir. İbn-i Cerîr, İbn-i Ebî Hâtim ve İbnu'l-Münzir, çoğu rivâyetleri bu nüshadan, Ebû Salih ve diğer tariklerle nakletmişlerdir.

Bazı ulema; İbn-i Ebî Talha'nın, İbn-i Abbâs'dan tefsire dair bilgi almadığını, bunları Mücahid ve Said b. Cübeyr'den naklettiğini söyler.

İbn-i Hacer; seneddeki râvi'lerin sika olduğu bilindikten sonra, bunlardan herhangi biriyle rivâyette bulunmanın mahzuru olmadığını belirtir.

el-Halili, «İrşad» adlı eserinde şöyle der: Endülüs kadısı Muaviye b. Salih'in tefsiri, Ali b. Ebî Talha tarikıyle İbn-i Abbâs'dan yapılan tefsirdir. Ulemanın önde gelenleri bu tefsiri, Leys'in katibi Ebû Salih tarikıyle Muaviye'den nakletmişlerdir.

6381 Hadis râvilerinin icmaına göre Ali b. Ebî Talha, tefsiri İbn-i Abbâs'dan dinlememiştir. el-Halili, İbn-i Abbâs'a isnad edilen tefsir rivâyetleri, sağlam rivâyetler olmadığı gibi, râvileri de meçhul kimselerdir. Bu tefsir aynen Cuveybir'in Dahhak tarikıyle İbn-i Abbâs'dan rivâyet ettiği tefsir gibidir, der.

Bazı müfessirlerin İbn-i Cüreyc tarikıyle, İbn-i Abbâs'dan rivâyet ettikleri tefsir de böyledir. Bu senedlerin en uzun olanı; Bekr b. Seni ed-Dimyati'nin Abdulgani b. Said'den, o da Musa b. Muhammed'den o da İbn-i Cüreyc'den gelen tariktir. Bu tarik, sağlam bir tarik değildir.

6384 Muhammed b. Sevri'nin, İbn-i Cüreyc'den naklen İbn-i Abbâs'a ait üç büyük cüz halindeki tefsirini ulema, sahih kabul etmişlerdir.

Ayrıca Haccac b. Muhammed'in İbn-i Cüreyc'den naklettiğine göre, İbn-i Abbâs'a ait bir cüzlük tefsir, ittifakla sahih kabul edilmiştir.

Şibl b. Abbad el-Mekki'nin İbn-i Ebî Necih tarikıyle Mücahid'in İbn-i Abbâs'dan rivâyet ettiği haberler, bu sahih tefsire yakındır.

Ata b. Dinar'ın tefsiri, talebeleri tarafından yazılmış ve delil olarak kullanılmıştır.

Ebû Ravk'ın tefsiri bir cüzdür ve Sahih kabul edilmiştir.

6389 İsmail es-Süddî'nin tefsirindeki senedler, İbn-i Mesûd ve İbn-i Abbâs'a dayanır. Sevri ve Şu'be gibi bazı imamlar Süddî'den rivâyette bulunmuşlardır. Fakat Süddî'nin cemettiği tefsiri, Esbat b. Nasr rivâyet etmiştir. Cerh ve tadil uleması Esbat üzerinde ittifak etmemişlerdir. Şu kadar var ki Süddî'nin tefsiri, benzeri tefsirler arasında gerçeğe en yakın olan tefsirdir.

İbn-i Cüreyc, tefsirinde rivâyetlerin sıhhat derecelerine önem vermemiş, her âyet hakkında zikredilen sahih veya zayıf her rivâyeti nakletmiştir.

Mukatil b. Süleyman'ın tefsirinde, ulema bizzat Süleyman'ı zayıf kabul etmişlerdir. Süleyman, tâbiun ileri gelen zevatından bilgi almış, İmâm Şâfiî de tefsirini faydalı bulmuştur. el-Halili'nin sözü burada bitmektedir.

6392 İbn-i Cerîr, çeşitli tariklerle Süddî'den rivâyette bulunmuştur. Bunlardan biri şudur: Süddî, Ebû Mâlik'den o Ebû Salih tarikıyle İbn-i Abbâs'dan; Mürre tarikıyle de İbn-i Mesûd ve bazı Sahâbe'den gelen tariktır. İbn-i Ebî Hâtim daha ziyade, sahih hadisleri rivâyet etmiştir. Hâkim «Müstedrek»inde Süddî'den sadece Mürre tarikıyle İbn-i Mesûd'dan gelen rivâyetleri sahih kabul ederek almış, birinci tarikle nakilde bulunmamıştır. İbn-i Kesir, Süddî'nin rivâyet ettiği isnad'da bazı garip râviler olduğunu söylemiştir.

İbn-i Abbâs'dan gelen rivâyet tarikının en sağlam olanı, Kays'in Ata b. Saib'den, onun da Said b. Cübeyr'den yaptığı rivâyet tarikıdır. Buhârî ve Müslim'in şartlarına göre bu tarik, sahihtir. Firyâbî ve Hâkim'in daha çok rivâyette bulundukları tarik, bu tariktır.

İbn-i Abbâs'dan gelen rivâyet tariklerinden bir diğeri de, İbn-i İshak tarikıyle, Zeyd b. Sabit'in kölesi Muhammed b. Ebî Muhammed'in, İkrime veya Said b. Cübeyr'den yaptığı rivâyettir. Bu tarik da sağlamdır, isnadı hasendir. Bu tarikle, İbn-i Ebî Hâtim, çokça rivâyette bulunmuşlardır. Taberânî «Mucemu-l-Kebir»inde aynı tarikten rivâyette bulunmuştur.

İbn-i Abbâs'dan yapılan rivâyet tariklerinin en zayıfı, Kelbi'nin Ebû Salih'den rivâyet ettiği tariktır. Bu tarik, Muhammed b. Mervan es-Süddî es-Sağir' in rivâyeti de katılırsa, rivâyet silsilesi tamamıyle kizb olur. Sa’lebî ve Vâhidî'nin çoğu rivâyetleri bu tarikledir. Fakat İbn-i Adiyy, «el-Kamil» adlı eserinde şöyle der: Kelbi'nin özellikle Ebû Salih'den yaptığı rivâyetlerde pek çok sahih hadisler mevcuttur ve tefsirde kullanılmıştır. Kelbi'nin tefsirinden daha uzun, daha doyurucu bir tefsir yoktur. Bundan sonraki sırayı, Mukatil b. Süleyman'ın tefsiri alsa da, Mukatil'in itikaden bozuk mezheplere meyli olduğundan Kelbi'-nin tefsiri, daha ziyade tercih edilir. Dahhak b. Müzahim tarikıyle İbn-i Abbâs'-dan yapılan rivâyetlerin senedi, munkatidir. Çünkü Dahhak, İbn-i Abbâs'la karşılaşmamıştır. Dahhak tarikına, Bişr b. Ammare'nin Ebû Ravk'dan rivâyeti ilâve edilirse, Bişr'in zayıf râvi olmasından dolayı sened, zayıf senedlerden sayılır.

6395 İbn-i Cerîr ve İbn-i Ebî Hâtim, Kelbi'nin bu nüshasından çokça rivâyette bulunmuşlardır. Fakat bu rivâyet zincirine Cüveybir'in Dahhak'dan yaptığı rivâyetler dahil olursa, bu tarik daha zayıf bir tarik olur. Çünkü Cüveybir, çok zayıf ve metruk bir ravidir. Ne İbn-i Cerîr, ne de İbn-i Ebî Hâtim bu tarikle rivâyette bulunmuşlardır. Fakat İbn-i Merdeveyh ve İbn-i Hibbân bu tarikle yapılan rivâyetleri almışlardır.

Avfi tarikıyle İbn-i Abbâs'dan yapılan rivâyetleri, İbn-i Cerîr ve İbn-i Ebî Hâtim bolca kullanmışlardır. Avfi, zayıf bir râvi olmakla beraber, aciz değildir. Tirmizî, bazı rivâyetlerini hasen kabul etmiştir.

Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Şakir el-Kattan'ın «Fedailu İmâmi'ş-Şâfiî» adlı eserinde, Avfi'den yaptığı rivâyette İbn-i Abdilhakem'-in şöyle dediğini rivâyet ederler: İmâm Şâfiî'nin, İbn-i Abbâs'dan tefsire dair yüze yakın hadis'den başka bir rivâyet gelmemiştir, dediğini duydum.

6397 Ubeyy b. Ka'b'ın büyük bir tefsiri mevcuttur. Bunu Ebû Cafer er - Razi, Rabi' b. Enes tarikıyle Ebû’l-Âliyye'den rivâyet etmiştir. Bu sened, sahih bir se-neddir. İbn-i Cerîr, İbn-i Ebî Hâtim, «Müstedrek»inde Hâkim, «Müsned» inde Ahmed b. Hanbel, bu tarikle çokça rivâyette bulunmuşlardır.

Buraya kadar zikri geçen Sahâbe dışında, Enes b. Mâlik, Ebû Hüreyre, İbn-i Ömer, Câbir ve Ebû Musa'l-Eşari gibi Sahâbe'den de tefsire dair rivâyetler nakledilmiştir. Ayrıca, Abdullah b. Amr b. Âs'dan da kıssalar, dahili fitneler ve ahiretle ilgili rivâyetler gelmiştir. Bu ve benzeri rivâyetler, ehli kitaptan alınmıştır. Bu ravinin ***** (Bakara, 210.) âyetinin tefsiri ile ilgili rivâyetine, Sahâbe'nin bu konuda bütün rivâyetlerini içine alan «Tercümanü'l-Kur’ân» adlı eserimizde işaret ettik.

-------------------